bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan
bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan
Tweet |
Böyle olmamalı ama böyle olacak
ÖYLE “Esastan girdi, yapılır mı bu?” ya da “Şekilden incelemedi, çok ayıp etti” türü teknik muhabbetler çevirmeye hiç niyetim yok.
“Anayasa Mahkemesi’nin yapısı” ya da “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye seçim modeli” üzerine hukukçuların bile anlamadığı hükümler de bina etmeyeceğim.
“Kimse memnun değil, ne iş?” meselesini de, “Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yaptı” meselesini de kurcalamayacağım.
Çünkü...
Referandumda oy kullanacak olan kahir ekseriyet bunlara bakmayacak.
* * *
Yalın gerçek şudur:
Hükümetten memnun olanlar, Tayyip Erdoğan gibisini bulamayacaklarını düşünenler, geleceğe umutla bakanlar...
“Evet” diyecekler.
Tayyip Erdoğan’dan yorulanlar, gelişmelerden derin kaygı duyanlar, Kılıçdaroğlu’nu umut olarak görenler...
“Hayır” diyecekler.
Yani...
Seçimden önce bir seçim provası yapılmış olacak.
Kristalize edici, cepheleştirici, zorlayıcı, kıyasıya yarışa dayalı ve asıl meseleden uzaklaştırıcı bir kampanya sürecini hesaba katarsak...
Referandum bize “seçim öncesi havayı yansıtan bir sonuç” sunacak.
Böyle olmamalı ama üzgünüm böyle olacak.
Yaz bitmeden
Boğaz’da tekneyle de gidilebilen balıkçılara git.
Bir akşam herhangi bir sahilde gitar tıngırdatarak “Akdeniz akşamları” adlı şarkıyı söylemeyi dene.
Gürültüye sebebiyet veriliyor diye 23.59’da eğlencenin bitmesi aleyhinde yarım saatlik bir söylev attır.
Bodrum’a gidip çok havalı bir şekilde “Yaz dönemi çalışmalarımı buradan yürütüyorum” de.
Boğaz’da “Dünyanın dört bir yanını dolaştım, şu İstanbul gibi şehir yok vallahi...” diye geyik çevir.
“Ben tam bir yaz çocuğuyum” cümlesini en az üç kere söyleyecek ortam yarat.
Ne yap et, bir fırsat düşürüp herhangi bir kır düğününe katıl.
Kavun içine doldurulmuş dondurma olayına gir.
Ateşteyim ateşte
ÖNÜNE gelenin köşe yazarı olduğu ya da olmaya can attığı bir memlekette Çelik de değişti ve köşe yazarı oldu.
“Ünlü popçu”nun Yeniçağ Gazetesi’nde yazdığı yazıyı, “olmamış köşe yazılarının başyapıtı” ilan etsek yeridir.
“Düşünce suçu” konusunda yazılan yazı, anlatılmaz yaşanır.
Kısacık yazıya 126 soru işareti koymak, derdini anlatamamak, okuyanı muazzam bir kafa karışıklığına maruz bırakmak, “Aslında çok düşünmezsek başımız hiç ağrımıyor, hem o zaman suç da olmuyor...” türü çocuksu cümleler falan.
Bilek kestirici, kafa yedirici bir yazı...
Bazen yapılması çok kolaymış gibi görünen bir işin insanı nasıl da tökezletebileceğinin parlak bir örneği...
Yok, hayır. Açık başarısızlıkla alay ediyor falan değilim.
Yapmak istediğim şu:
Heves ile kifayet arasındaki dengeye dikkat etmeliyiz.
Yoksa maazallah maskara olmamak işten bile değildir.
Demode Moda
“Çömelme” demode, “Esastan girme” moda.
Emekli paşalar demode, anayasa hukukçuları moda.
Hakiki mağduriyet demode, mağdurmuş gibi yapmak moda.
Hasan Cemal demode, Ahmet Altan moda...
“Et ve tırnak” demode, “Ver kurtul” moda.
İki kadının “pişti” olması demode, dört kadının “pişti” olması moda.
Müşfik Kenter’in sesi demode, Tuncel Kurtiz’in sesi moda.
Rıdvan Dilmen’in sevimli heyecanı demode, Ömer Üründül’ün sevimsiz soğukkanlılığı moda.
Türk Silahlı Kuvvetleri demode, Anayasa Mahkemesi moda...
Demet Akalın’ın eşiyle barışması demode, Petek Dinçöz’ün eşiyle barışması moda.
Kemal Kılıçdaroğlu demode, Deniz Baykal moda.
Emine Ayna demode, Sırrı Sakık moda.
Uzun süren beraberlikler demode, bir günlük evlilikler moda.
Vakit demode, Yeniçağ moda...
Dağlara dair şarkılar
HER şeyin açıkça konuşulmasının “tehlikeli” olduğu günlerde...
Yani...
“Kurşunu atan da yiyen de bizdendir” dendiği, özel timin, katliam listelerinin, köy boşaltmaların falan revaçta olduğu karanlık dönemlerde...
Güneydoğu’dan “Ora” diye söz edilirdi. İşte o dönemlerde gayriresmi ortamlarda anlatılan meşhur bir hikâye vardır:
“Ora”da yeni açılan radyolardan bazıları “Dağlara gel dağlara” şarkısına istek yaparken, karşı tarafta yer alanlar ise “Dağlar seni delik deşik ederim” türküsüne istek yaparlarmış.
* * *
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Dağa çıkışları önlemek zorundayız” noktasından, “İntikam diyorsan dağa çık...” noktasına gelmesine...
Sırrı Sakık’ın dağlardaki gerilla sayısıyla övünmesine...
Terörist cenazelerinde “Dağa çıkarız” pankartlarının taşınmasına...
Falan bakınca...
Meselenin yeniden “Dağlara gel dağlara” ile “Dağlar seni delik deşik deşerim” boyutuna geldiğini anlayıverdim.
Yazık, vallahi çok yazık...
AHMET HAKAN - HÜRRİYET