Atatürk Neden Cuma Hutbelerinde Yok Diyenlere Fatih Tezcandan Yakın Tarih Dersi: Camide Bunları Duymaya Hazır Mısınız?

www.AnalizMerkezi.com ÖZEL

CHP, Yılmaz Özdil ve Meral Akşener'in seslendirdiği "Cuma Hutbesi'nde Atatürk de Anlatılsın" fantezisini, Araştırmacı Yazar Fatih Tezcan önce Analiz Merkezi'ndeki köşe yazısıyla sonra ise Youtube kanalındaki 52 dakikalık canlı yayınında verdiği Yakın Tarih Dersi ile bozdu.

İşte Fâtih Tezcan'a ait köşe yazısı ve canlı yayın kaydı:

Camilerde Atatürk’ü Anlatmamak Millete İhanettir!

Önceleri CHP.
Dün ‘2500 Sülün’ Yılmaz Özdil.
Bugün İyi Kripto Meral Akşener.

Her ikisi de aynı şeyi soruyorlar:
Cuma Hutbesi’nde neden Atatürk yok?

Diyanet üzerinden Hükümete dedikleri kısaca şu:
Camilerde özellikle cuma hutbelerinde milyonlarca vatandaşı topluyorsunuz, her şeyi anlatıyorsunuz ama Atatürk hâriç! O’nu anlatmıyorsunuz! Bu ayıptır! Anlatın!

Bakın, tüm tepkileri göze alıyorum ve açıkça söylüyorum,
Kemalist olabilirler.
Muhalefet olabilirler.
CHP’li de olabilirler.

Ama haksızlar mı?
Değiller, haklılar.

Hattâ az bile söylüyorlar.
Sadece ayıp değildir.

Camilerde Cuma Hutbeleri’nde Atatürk’e Yer Vermemek, O’nu Millete Anlatmamak Hem Vatana Hem Millete İhanettir!

Vallahi billahi tallahi bu böyledir.
Ayıptır, günahtır, yazıktır, haksızlıktır, korkaklıktır.

Bakın açık söylüyorum;  bu konuda bütün inançlar, ideolojiler falan bunların hepsi kenara konulmalı, tarafsız olunmalı ve Kâmal Atatürk’ün hak ettiği değer ona verilmeli, bütün fikirleri, söylemleri ve yaptıkları Türkiye’ye öğretilmeli, anlatılmalıdır!

Elbette ilk zamanlarda cami cemaatinden bu duruma karşı gelecekler olabilir ama onlar da ‘yobazlık' yapmadan sürece saygılı olmalıdırlar.

Sonuçta herkesin olduğu gibi Mustafa Kemal’in de hem dine hem devlete hem dünyaya hem askeriyeye dair görüşleri vardı ve bunların daima arkasında durdu.

Ve hiç kimsenin arkasından onun dediğine, düşündüğüne, davrandığına ve yaşadığına hattâ yaşattığına taban tabana zıt şeyler söylemek doğru ve dürüstçe değildir, insanca değildir, hele İslâmî hiç değildir!

Siz cân’dan aziz ve ferasetli okurlarımı tenzih ediyorum ve 100 senedir olduğu gibi ne dediğimizi anlamaMAya yemin etmiş mankurt fanatiklere, misâlen Kemal’e anlatır gibi anlatıyorum:

Cuma hutbesi nerede verilir?

Camide.
Camiye kimler gelir?
İslâm Dini’ne mensub Müslümanlar.
Müslümanlar hangi kitaba inanır?
Kur’an-ı Kerim’e.
Kur’an’ın Allah tarafından inzal edildiğine inanmayana ne denir?
Kâfir.
Kur’an’ı inkar edip Müslümanlara baskı yaparak inançlarını yasaklayana,
Misâlen Kur’an’ı Arapça diye yasaklayana, okutturmayana, öğrenenlere silah zoruyla engel olana ve oldurana ne denir?
Kâfir. Zalim. Tağut. Firavun. Vs…

“Ben dinlere inanmam! Elimde olsa bütün dinleri okyanuslara dökmek isterim! Kur’an’ı Muhammed uydurmuştur! Kendisi de Ahlâksız bir Arap’tır! Türkler’in bizim sayemizde bu işlerle alakası kalmamıştır! Osmanlı İslâm’ı öne sürerek, dini kullanarak, kutsal din duygularını sömürerek Türkler’i esir almıştır! Osmanlı Devleti Türkler’i ilayı kelimetullah adı altında asker olarak cephelere sürmüş, telef etmiştir! Türkler’i Osmanlı’dan ben kurtardım!”

Bunları diyen biri Müslüman mıdır?
Hayır.
Nedir?
Kâfirdir.
Devlet düşmanıdır.

Sonradan Atatürk yani Türk’ün Atası (?) denilen Fransız ve İngiliz Hayranı Osmanlı Subayı Mustafa Kemal bunları demiş midir?

Misliyle fazlası var, azı eksiği yanlışı yok, kaynaklarını bin kez hem sözlü hem yazılı paylaştık, zaten Kemalistler de biliyor ve küfrüyle gurur duyuyorlar, bazıları bakıp bilmiyorduk doğruymuş diyorlar ama kısacası her aktarım ve paylaşımımız kaynaklı, lüzumu halinde izhar olunur ama şimdilik tekrarına gerek yok.

Peki şimdi sormak gerekmez mi…

Cuma Hutbelerinde Camilerde bu fikriyatta ve bu çapta biri yani Kâmal Atatürk anlatılmayacaktır da daha kim anlatılacaktır?

Bu konular Papua Yeni Gine’de mi yaşanmıştır yoksa Nepal’de mi?
Osmanlı’da ve Türkiye’de.

Bu konular yaşanmadıysa Mustafa Kemal’in nutuktaki ve sair binlerce yerdeki itirafları, kendisiyle röportaj yapanlara açıkladıkları, arkadaşlarının hem de övünerek saydıkları, Milletin hafızası ve kayıtları, yahu on senelerce süren ve sözlü yazılı her şekilde sabit olan komple bir tarih yalan mıdır kardeşim?

Değildir.

Eee?

Millete Kurtarıcı diye anlatılan ve adına da kendisi Yahudi olduğunu söylediği halde AtaTürk denilen bir insanın ‘Kurtardı’ sanılan ülkeye neler yaptığı, gerçek düşünceleri, fikriyatı okullarda öğrencilere, camilerde, cemaatlere anlatılmayacaksa, nerede kimlere anlatılacaktır?

Tamam, 1948 Truman-Marshall-Fullbright Anlaşmaları’ndan sonra İnönü Hükümeti Atatürk’ün tamamen Dinsizliğe karşılık gelen siyasetini Rusya korkusuyla Türkiye’yi sadakalara boğan ABD’nin zoruyla terk etmek zorunda kalmış olabilir, bir şey mi dedik…

Ama sonuçta “Atatürk neden cuma hutbelerinde yok?” diyenler haklı mı değil mi?

Haklılar. 

Peki…

Böyle bir İslâm Düşmanı şahıs,
Vatan Millet Sakarya edebiyatıyla kahraman gibi parlatılıp bir milletin başına geçirildiyse,
Sonra kendisinin dünden hazır teşne, gönüllü olduğu üzere,
Milleti İslâm’dan uzaklaştırıp Bilim Fen Teknik edebiyatıyla ahlâksızlaştırıp dinsizleştirdiyse,
Bizzat kendisi ‘Din ve namus telakkisi Milletleri geri götürür! Bize -din iman ahlâk falan değil- her mahalleden bizim fikriyatımızda zenginler lazımdır!” dediyse,
Bütün bunları yaparken 15 senelik iktidarında 1 kez bile Millet’e sandık götürüp “Ne diyorsunuz? Beni ve devrimlerimi -dayatmalarımı- istiyor musunuz?” diye sormadıysa,
Yaptığı 4 tek partili seçimde de sadece kendi partisiyle seçime girip “Kendin çal kendin oyna” durumuna düştüyse ama asla Millet’e saygı duyup çok partili bir seçime cesaret edemediyse ve daima sandıktan kaçtıysa,
Hattâ o tek partili seçimlerde de Millet’in %75’inden fazlası şimdi Kurtarıcı Ulu Önder denilen ama o zaman İngilizler’le olan işbirliğini herkesin bildiği bu şahsı boykot ederek sandığa gitmediyse,
Katılım oranları %11 ve %13 ve %19 ve %24.76 gibi komik rakamlarda kaldıysa,
Buna rağmen Amerikan Başkanı’na ‘Çağımızın Peygamberisiniz’ diyen sözde Cumhuriyet özde Sabetayist Yahudi Medyası tarafından Ulu Önder Türk’ün Atası diye parlatıldıysa,
Bu da hem Emperyalistler’den hem yerli azınlık medyasından aldığı gazla Fransız Pozitivizm’inden aşırdığı sığ seküler fikriyatını zorla millete dayattıysa,
Kabul etmeyen ve direnen Müslümanlar idam sehpalarında asılarak bastırıldıysa,
Müslüman şehirler bombalandıysa,
Üniversitelerden Müslüman Türk hocalar çıkarılıp Atesit ve Yahudi ama mutlaka İslâm Düşmanı seküler, dinsiz hocalar doldurulduysa,
Müslümanların çocukları bu şekilde ve her şekilde korku altında Kemalizm’e asimile edildilerse, 
Ezan bile yasaklandıysa ve Türkçe ezan adı altında bir kepazelik Müslümanlara zorla, anket, plebisit, seçim, referandum hiçbir şey yapılmadan dayatıldıysa,
İslâm Kanunları ülkede yasaklanıp yerine yine millete hiç sorulmadan İtalyan, İngiliz, İsviçre, Fransız kanunları çıkarıldıysa,
Yani Müslümanlar’ın cephede mağlup ettikleri İslâm Düşmanları’nın kanunları Müslümanlar’a zorla bu Allah’a inanmaz Kul’dan korkmaz şahıs tarafından dayatıldıysa,
Bu şahıs da hâlâ Millet bunu kabul etmediği ve partisine o zaman nasıl oy vermediyse şimdi de vermediği halde,
Zorla Ülkenin Kurtarıcısı olarak anılıyorsa,

Ey Türkiye,
Böyle bir şahsın yaptıklarını camilerde Müslümanlar’a anlatmak gerekmez mi?

İster sevin, ister sevmeyin ama Atatürk’e karşı dürüst olmak zorundasınız!

Kemalistler’i hiç sevmem zira Kemalizm bir işgal rejimi ve ideolojisidir ama bu kez doğru söylüyorlar!

Mustafa Kemal isimli İngiliz İşbirlikçisi Osmanlı Subayı’nın fikirleri ve yaptıkları istisnasız tüm Camilerde hattâ mümkünse öyle senede 1-2 kez de değil, her cuma Müslümanlara anlatılmalı, Müslüman gençler artık her şeyi öğrenmelidirler!


15 Temmuz’u camilerde anlatmak kolay, değil mi?
Peki FETÖ’cüler 15 Temmuz için ne diyorlar?
Silivri’de gittiğim onlarca mahkemede hep aynı cümleleri kurdular:
“Biz o gece bir isyan var diye birliklerimizden çıkarıldık! Biz halka millete isyancı sanarak kurşun sıktık! Yoksa asla yapmazdık!”

Peki 15 Temmuz 2016 böyle de 100 küsür senedir Millet’e 31 Mart Vak’ası diye anlatılan Darbe nasıl?

13 Nisan 1909’da İstanbul’da çıkan ne düğü belirsiz bir isyanı bahane ederek çıkmadı mı birliğinden Hareket Ordusu denilen örgüt?

Tamamına yakını Yahudi Subaylardan oluşmuyor muydu?

Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal bu ordunun harekat komutanı değil miydi?

Selanik’ten İstanbul’a gelip Devlet Başkanı 2.Abdulhamit’i devirmediler mi?

10 gün sonra 23 Nisan 1909’da Devlet’in liderini Selanik’te Yahudi Alatini Efendi’ye ait meskende hapsetmediler mi? Hani şu evlatlarımıza Şemsi Efendi Mektebi diye kakalanan Şimon Zwi Yahudi Okulu’nun Sahibi Yahudi Alatini Efendi…

Sonraki 10 senede Devletin topraklarının %72’si kaybedilmedi mi?

Sonra bu kaybedilen topraklarda İsrail kurulmadı mı?

Anlatsanıza kardeşim bunları camilerde!

Herkes öğrensin kimmiş Darbeci kimmiş Diktatör kimmiş Ulu Önder!

Atatürk neden Camilerde yok anlatılmıyor öyle mi?

Ekim’in başında gittiği Filistin’i Ekim ayı bitmeden neden ve nasıl İngilizler’e bırakıp çekildi?
Neden “İngilizler’le savaşmamalıyız, sahayı tamamen onlara bırakmalıyız” dedi Büyük Komutan Mustafa Kemal?

Anlatsanıza kardeşim!

Haleb’i neden İngilizler’e verdi?

Hicaz’ı neden İngilizler’e verdi?

Sâhi, Atatürk neden hep İngilizler’e toprak kaybetti?

Kendi gazetesi Minber’de neden ‘Kurtuluşumuz İngilizler’le anlaşmaktan geçmektedir!’ dedi?

Sonraları Atatürk diye çocuklara öğretilen Fransız ve İngiliz hayranı Osmanlı Subayı Mustafa Kemal, İstanbul İşgal altındayken, işgalci İngilizler’le birlikte aynı otelde, 101 numaralı odada kaldı mı kalmadı mı?

Aynı Pera Palas’ta İngiliz istihbaratçısı Wart Price’a ‘İstanbul’da sadık bir valiniz olabilirim! Devletinizden görev taleb ediyorum! Beni generallerinizle görüştürebilir misiniz?” dedi mi demedi mi?

Kasım’daki bu görüşmeden 6 ay sonra 19 Mayıs 1919’da İngiliz subay John Godolphin Bennett’in ‘çok çok özel’ izniyle Samsun’a gönderildi mi gönderilmedi mi?

Bir cuma hutbesi Mustafa Kemal’in yaptıklarını anlatmaya yetmez!
Anlatın anlatabildiğiniz kadar,
Bu öyle korkunç bir tiyatrodur ki, her gün her camide anlatsanız bitmez!

Doğru söylüyorlar!

Neden Cuma Hutbeleri’nde Atatürk yok?

Anlatın 4 yaşında ‘manevi’ kızı Ülkü Adatepe’yi nasıl kucağına oturtup bira içirdiğini…
Hattâ inanmayanlar olabilir, kurun camiye bir projeksiyon, Ülkü’nün itiraflarını izlettirin!

Anlatın 11 yaşında  Mina Urgan’a nasıl şampanya içirip ne zaman istersen Çankaya Köşkü’ne gel, bekliyorum dediğini…
Hattâ, açın Mina’nın hatıratını, oradan okuyun, cemaat dayanabilirse dinlesin!

Zsa Zsa Gabor’u anlatın müslümanlara mesela, hani şu başkasıyla evli olan ama Atatürk istedi diye 15 yaşında bekaretini ona veren meşhur kadını.
Atatürk’ü bütün Türkiye öğrensin!

Anlatın kardeşim anlatın artık…
Çanakkale’de Atatürk varmış da neden anlatılmıyormuş…
Anlatın 'Sağlık problemlerim var’ diyerek aldığı iznin yani cepheden geri çekilişinin gerçek sebebini…
Anlatın, öğrensin Müslümanlar…

Ey Diyanet!

Millet’e Millet 9 Eylül 1930’da İzmir’de Fethi Okyar’a ’Kurtar Bizi Bundan!’ Diye yalvarıp CHP binasını taşlarken hala Ulu Önder diye parlatılan bir şahsı Müslümanlar’a anlatmayacaksanız da ne anlatacaksınız?

Anlatın ve kimseden hele de yobazlardan asla korkmayın, Allah’tan korkun…

Unutmayın!

Camilerde Cuma Hutbeleri’nde Atatürk’e Yer Vermemek, O’nu Millete Anlatmamak Hem Vatana Hem Millete İhanettir!