bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

23 Mart Bülent Arınç Darbesi

 Tarih: 24-03-2015 03:02:00
Fatih Tezcan









'Bülent Arınç Öldü!'

Twitter'da bir sabah bu haber yayılıyordu...Aslı astarı nedir, hiçbir şey bilinmiyordu...İlk gördüğümde üzülmüştüm ama sonra 'Her ünlü Twitter'da bir gün öldürülür' kuralı aklıma geldi...Benim bile 15 gün ara verince 'öldürüldüğüm' Twitter'da bu sazan avlarına çekinceyle yaklaşmak gerekir...Neyse...Bülent Arınç'ın eski danışmanı Ali Bey'i aradım, onun da konudan haberi yoktu...Bülent Arınç'a ulaşıldı, haber verildi, açıklamasını yaptı, olay kapandı...

Bülent Arınç'ın öldüğünü okumak o gün çok üzücüydü...
Ama bugün yaşarken yaptıklarını görmek daha da üzücü...

******

AK Parti aralıksız 12 sene ve 9 seçim yenilmediyse, en büyük sebeplerden biri 'İç tartışmalarını millete yansıtmamak' idi...Şimdi bu kuralı ilk bozan isim, Bülent Arınç oldu.

Tarihe ‘21-23 Mart 2015 Bülent Arınç Ayaklanması’ şeklinde geçecek olmasa da, bu son çıkışlarının içerideki köstebeklerde ve dışarıdaki akbabalarda bayram sevincine neden olduğu açık...

Ne ki Bülent Arınç AK partinin yaramaz çocuğu veya davanın politik trolü falan değil, yılların kurdu, partinin ağabeyi, Erdoğan’ın ve Gül’ün kadim yol arkadaşı, Türkiye siyasetinin duayeni...

Yani neyi ne zaman nerede nasıl söylerse ne etki yapar, bunun müdriği, hitabet ustası, siyaset mühendisi...Kendi ifadesiyle ‘gördüğü hiçbir mikrofondan kaçmayan’ bir zat, Bülent Arınç...

İşte o mikrofonlar 21 Mart Cumartesi günü yine kendisine uzatılıp sorular sorulmaya başlandığında, belki de çok ustaca ve 'tecrübeli ellerce' hazırlanmış bir senaryonun ilk perdesini oynadı Arınç...

İzleme heyeti’nden haberi olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bir anda yalan (veya yanlış) konuşuyor oldu...
Bu heyeti yanlış bulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bir anda hissi konuşan biri oldu...
Hatta lafın yeri geldi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tehlikeli bile oldu...

Türkiye bir yandan Diyarbakır’da milyonlarca insanın katıldığı Barış Mitingi’ni ve Öcalan’ın Kandil’e yaptığı silah bırakma çağrısını, diğer yandan Ak Parti’nin İstanbul’da düzenlediği devasa Barış Şöleni’ni takip ediyorken, Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanı’na yönelik sözleri bunların hepsini gölgeledi.

"CB Erdoğan'ın hükümetimizi eleştirmesi, kendini yıpratır! Son 10 senenin mimarı kendisidir ama bizi alenen eleştirmemelidir!" diyen Bülent Arınç bu hezeyanları ‘bari’ bir-iki cümleyle özetlese iyiydi ama:
"Cumhurbaşkanımızın hükümetimizi kameralar önünde eleştirmesi bizi üzer ama kendisi yıpranacağı için üzer!” dedi.
Net ve alaycı bir rest..

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzleme Heyeti’ne dair sözlerine rağmen Abdullah Öcalan’ın bu mektubu göndermesi, hükümetimizin başarısıdır” dediğinde Türkiye şaşırdı.
Oysa Çözüm Süreci’nin mucidi ve mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
Bülent Arınç, bunu en iyi bilen isimlerden biri olmalıyken, Nevruz’da maalesef küstahlığa ve nankörlüğe imza atmış oldu.
Hiçkimse onun “Biz Erdoğan’la kardeşiz, dostuz” demesine bakmadı ve bakmaz zira hiçbir dostluk ve kardeşlik, 48 saat sonra pişmanlık duyacağı bir iftiraya imza attırmaz.Aynen öyle de oldu.48 saat sonra Bülent Arınç hatasını itiraf etti ama ne fayda...Özrü kabahatinden büyük olacaktı...

Bülent Arınç o çıkışı yaptığı an Twitter hesabımdan “Ahmet Davutoğlu Bahar Şöleni’nde konuşacak ama Arınç’ın kaotik üslubunu tekrar etmek bir yana konuyu es geçmelidir.Bülent Arınç da istifa etmeli veya 7 Haziran’a dek susmalıdır.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çıkışı, sürecin MHP'ye yarayacak bir kıvama sokulmaması içindi.Arınç'ın çıkışı 'Hükümet düştü' diyen MHP'ye yaradı.İhanetin özeti bu!“ dedim.

Yani Bülent Arınç’ın istifa etmesi gerektiğini ilk söyleyen (Bülent Arınç’a göre ilk havlayan!) isim ben oldum.

Hatta ekledim:
"Erdoğan hissi konuştu" öyle mi? Davos'ta dünyayı, Gezi'de vandalları, 17-25'te hocanı titretirken değil de, seçime 77 gün kala mı öğrendin?”

Ben bu kadar söyledim.
“Bülent Arınç havlıyor“ demedim, diyemezdim, diyemem de...
Edebimde yok.
Ama maalesef bugün bu hakareti de yedim.
Zira Arınç pazar günü de konuşmaya devam edip Ak Parti’nin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan’a “Hatırlatırım, Türkiye’de bir hükümet var” diyecek kadar garipleştikten sonra, pazartesi itibariyle “Biz konuştuğumuz zaman kimlerin havlayacağın, kimlerin bizi itibarsızlaştırmaya çalışacağını biliyoruz” buyurdular... 
Daha Bülent Arınç'ın istifasının gereğini ifade ettiğim saat Fethullahçı medyada hakaretamiz şekilde ve 'acilen' manşet olmuştum...Nedenini 48 saat sonra anladım...

Bülent Arınç'ın söyleyeceği bazı sözleri, 'istifa etmiş' veya 'görevden alınmış kızgın bir isim' olarak değil, görevinin başında, yani Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak söylemesi planlanmıştı...

Süreci birlikte okumaya devam edelim...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna dönüşü, uçakta gazetecilere söylediği sözler:

“Akil insanlardan böyle bir grubun gönderilmesi konusu benim Başbakanlığım zamanında da gündeme gelmişti. Bana bunu sordular ve ben dedim ki ‘doğru bulmuyorum.’ Şimdi bu bilindiği halde, şu an böyle bir şey yapılıyorsa, konu bana sorulduğunda ben yine aynı şeyi söylemek durumundayım. Nitekim, yine aynı şekilde, buna katılmadığımı söylüyorum.”

Dikkat edin, Erdoğan bunları Arınç’ın çıkışından sonra değil ‘önce’ söylüyor...Yani Arınç ‘Erdoğan’ın bilgisi olmaz olur mu, bu münkün mü, elbette var’ diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı adeta yalancı yerine koyarken, bu konuşmadan elbette haberi vardı. Konuşmadan olmasa, sözlerin mahiyetindeki olayları bizzat yaşayan birisiydi ve biliyordu...

“Hükümet benimle her konuyu görüşmüyor.” diyen Erdoğan, aslında çok başka türlü bir sıkıntıyı dile getiriyordu.Demek hükümet, daha önceki Cumhurbaşkanları’na yapılan tutumu Recep Tayyip Erdoğan’a da dayatıyor ve “İcraatı biz yaparız ve sana sadece bilgisini veririz, o da belki!” demeye getiriyordu.

Bu da bir işleyiş tarzı, bu da saygıyla kaşılanabilir belki ama bir şartla:

Erdoğan “Benden önceki Cumhurbaşkanları gibi olmayacağım!” demeseydi.

Ahmet Davutoğlu ve Hükümet, bunu bilmeseydi.

Tayyip Erdoğan bunu Türkiye’ye duyurmasa ve birçok vesileyle göstermeseydi.

Veya Recep Tayyip Erdoğan, kendi başlattığı süreçlerin kendisiyle yürütülemeyeceği (!) bir karakter yapısında veya devlet aklında olsaydı!
İşte o zaman hükümetin bu tavrı anlayışla karşılanabilirdi.
Ama şimdi, hayır...

Diğer yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumartesi gecesi Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu çağırarak 1.5 saat süren özel bir görüşme yapmasına ve her iki isim de Bülent Arınç'ın kaotik üslubuna karşı kendilerinden beklenildiği üzere vakarlarını muhafaza etmelerine rağmen, Başbakan Davutoğlu'nun Bülent Arınç'ı yönlendirdiğini veya desteklediğini söylemek ve Davutoğlu'nu suçlamak, fitne içinde fitne üretmeye yönelik bir hamle değilse, atraktif bir sığlıktır.

Maalesef 'zannın çoğu yanlıştır' ikazını unutan ve işine gelmeyen bilgi'leri göz ardı edip işine gelen dedikodularla 'siyasi analiz' adı altında bodoslama hezeyan üretentipler medyada pohpohlandıkça, insanlarımızın kafalarının karıştırıldığına daha çok şahid olabiliriz.

Oysa 7 Haziran, sanıldığından çok daha önemli bir seçim ve seçim öncesi bu süreç, kişisel hezeyanların toplumun üstüne savrulmasını kaldırmaz.

*******

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınmasından anlaşılıyor ki, maalesef AK Parti’de şimdiye kadar görülmemiş bir ‘işleyiş sıkıntısı‘ var.Bu sıkıntının Başkanlık Sistemi olmaksızın giderilmesi de, pek mümkün görünmüyor. 

Partinin kurucu lideri, bilgilendirilme safhasından icraat için izin alınma safhasına kadar pekçok yerde çiğnenilmeye mi çalışılıyor?

Eğer durum böyleyse, bu halkın 12 senede 9 seçimdir hiçkimseye değil, sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın duruşuna, aklına, siyasetine ve niyetine oy verdiğini unutan birileri mi var? 
Öyleyse aman dikkat...
Bu unutkanlık, sadece 10 aylık bir hükümet macerasıyla değil, torunlara anlatılamayacak kadar kötü bir hatırlayla da sonuçlanabilir.

******

Bu arada Erdoğan’a ülkede bir hükümetin var olduğunu hatırlatan Arınç'a “Sen hatırlatmayı bırak da Gezi’yi ve 17-25 Aralık’ı hatırla! Bugün küstahça hükümetin varlığını hatırlattığın Erdoğan olmasa, dün partiyi değil Devleti bile yerinde bulamazdın!” demek, işten bile değil...

Gezi Olayları sırasında yurt dışı seyahatine çıkan Başbakan Erdoğan’a vekalet ederken yanan polis araçlarına bakıp vandalizmden 'mesaj alan' Arınç, Erdoğan yurda dönünce havalimanında kendisinden ne duyduğunu hatırlarsa, o zaman neden şimdi Erdoğan’a hükümet hatırlatmaya haddi olmadığını da anlar...

*******

Gelelim, Bülent Arınç’ın 21 Mart’taki hezeyanlarından sadece 48 saat sonra gelen ‘Cumhurbaşkanımıza İzleme Heyeti hakkında bilgi vermemişiz’ itirafına ve Melih Gökçek'le Hesaplaşması kılıfındaki darbe'sine...

Arınç, 2009 ve 2014 seçimlerinde Melih Gökçek'in Ankara Belediye Başkanlığı’nı istememiş ve bunu yüksek sesle ifade de etmişti.

Melih Gökçek de gündemi fırsat bilip Arınç'ın istifasını istedi.
Yanlış da buradaydı.
“İstifa etmeli” dese yanlış ama yeterliydi ve fakat Gökçek sözlerini çok uzatınca işin içine Bülent Arınç’ın Fethullahçı ailesini de kattı.
İstifa istemesi 'kişisel hesaplaşma' olarak anlaşılabileceği için yanlıştı ama bir de Arınç’ın ailesi işin içine katılınca, konu tam bir kan davasına döndü.
Bülent Arınç da açtı ağzını, yumdu gözünü...
Direkt olarak terbiyesiz...Zımnen haysiyetsiz...
Bir sürü hakaret...
Hatta 30 saniye önce bir küfür etmediği eksik kalan Gökçek’in eşine selamlar gönderip "Eşine birşeyler söylersem Nevin Hanım kırılabilir" dedi.
Ben o sırada ‘bu bir cinnet’ dedim ama durum çok daha ayıp olabilir...
Birisine “Hırsız, terbiyesiz, haysiyetsiz, şerefsiz, kucakta” mealinde envai hakaret etseniz bu bile anlaşılır da, devamında aynı adam için “Sana birşeyler daha söylersem eşin darılır!” derseniz bu çok yanlış anlaşılır!
Bu adamla ilgili ne açıklayacaksın ki o ettiğin ağır hakaretlere kırılmayan hayat arkadaşı buna çok kırılacak?
Bülent Arınç, Melih Gökçek’e bizim bilmediğimiz -şahsen ebediyen de bilmek istemeyeceğim- iğrenç bir tehdit ve şantaj mı yaptı da anlamadık?
Meçhul...Açıkçası bilmek bile istemiyorum ama ortada yakışıksız çok fazla durum var...

*******

Cumartesi olduğu gibi pazartesi de ayarı kaçıran Arınç, "Melih Gökçek'e dair 100 konuyu 8 Haziran’da açıklayacağım" dedi.
Melih Gökçek için seçimi bekledi ama 48 saat önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırmak için beklememişti...
"Melih Gökçek'e ne cevap vereyim diye etrafımdakilere sordum." dediğinde kendini yine açık etti...
Daha 2 gün önce ülkenin Cumhurbaşkanı'na yüklenmek için, yardımcısı olduğu Başbakan dahil  hiçkimseye danışmamıştı oysa...
Danışmaması gerekiyorsa demek...

*******

Başkasının kötülüğünü kullanmak isteyen ezikler rejimi, 3 Kasım 2002’de aksiyoner bir Ak Parti süreciyle son bulmuştu ama başta da söylediğim gibi bu dönemde AK Parti hiç böyle bir deneyim yaşamamıştı. Bir kaç Fethullahçı tuzluk çıkmıştı ama zaten şuur ve idrakleri Pensilvanya’ya emanet olduğu için, kaale alan olmamıştı.

Şimdiyse Ak Parti Hükümeti’nin sözcüsü, Başkent’in Ak Parti’li Büyükşehir Belediye Başkanı için resmen tüm Türkiye’nin gözlerinin içine bakarak ‘yolsuzluk’ imasında bulundu ve seçimden 1 gün sonra 100 dosya açıklayabileceği şantajını savurdu.

Adını koyalım:

2009 ve 2014’te Melih Gökçek’in belediye başkanlığına karşı çıkan Bülent Arınç, bu senelerde susuyor ve fakat 2015’te seçime 2.5 ay kala AK Parti Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü sıfatıyla, AK Parti Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın hırsız veya yolsuz veya adı her neyse, sonuçta şaibeli biri olduğunu ifade ediyorsa, bunun adı 23 Mart Bülent Arınç Darbesi’dir.

Şimdi sıcağı sıcağına bu teşhis size bir klişe, bir mübalağa gelebilir ama...

“Seçimden 1 gün sonra kendi hükümet sözcüsünün hırsızlığını açıklayacağı partiye mi oy vereceksiniz ey millet?”
veya
“Kendi Belediye Başkanı’nın 100 dosyalık yolsuzluğunu kendi yardımcısının açıklayacağı Başbakan’a mı oy vereceksiniz ey ahali?”
veya
"Demek istifa isteyen başka isim olsa onun da yolsuzluğunu açıklayacaklar! Bunların hepsi hırsız!" diyen CHP, MHP ve HDP’lileri gördüğünüzde,
Melih Gökçek'in Twitter'daki sorumsuzluğunu ve Bülent Arınç'ın kirli darbe girişimini daha net anlayabilirsiniz...

*******

Melih Gökçek'i savunmadığımı söylememe gerek var mı?
8 Haziran’a ve Bülent Arınç’ın 100 dosyasına gerek yok, yarın sabah 1 (yazıyla bir) dosyası dahi bağımsız mahkemelerce illegalite olduğuna dair karara bağlanırsa, aynı gün istifa etmeli veya görevden alınmalıdır. Oğlu Osman Gökçek de bugünden tezi yok, milletvekilliği aday adaylığını ‘usulen’ geri çekmelidir.
Ama bunların hiçbiri realiteyi değiştirmez: Bülent Arınç’ın yaptığı, meşru müdafaa ve öfke kılıfına uydurulmuş açık ve net bir darbe girişimidir.
Karıştırılmasın, benim sözünü ettiğim darbe ile Melih Gökçek’in twitlerinde sözünü ettiği darbe çok farklıdır. Gökçek orada da bir hataya imza attı.Zira Arınç’ın Cumartesi çıkışı bir darbe olarak adlandırılamazdı.
Darbe dediğimiz, hükümeti işlevsiz kılmaya yönelik illegal bir hamleyse, “Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirdik, hissi konuşuyor” şeklindeki sözler, elbette bir darbe değildi, Gökçek'in bu ithamı açık bir mübalağa içeriyor.

Ama seçime 75 gün kala partisinin Başkent Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Ankara’yı parsellediği iddiasını bir bomba gibi ortaya fırlatmak, en az 100 yolsuzluk dosyası olduğunu söylemek, yukarıda zikrettiğim muhalefet propagandalarına sebep olacağı bilindiği için, açık ve gerçek bir darbe girişimidir.

Zaman'lamaya dikkat ettiniz mi?
Arınç cumartesi günü barışı, nevruzu, Öcalan'ın 'Silah bırakın!' çağrısını ve Ak Parti'nin Bahar Şöleni'ni, pazartesi günüyse Cemaate yapılan KPSS Operasyonu'nu gölgeledi...
Bunların tamamı önceden biliniyordu ve İzleme Heyeti konusuna girmenin hiçbir acelesi yoktu...

*******

Peki, kendine göre özgül bir ağırlığı olan bu darbe girişimi tutar mı...
Zor a
ma şu var ki seçmen “Neden bu kadar sevdiğimiz insanlar ve oy verdiğimiz partimiz bu işlere bulaşıyor, neden hala devamlı bir paralel lafı dolaşıyor!” der, diyor ve diyecek de...
Hatta medyadaki kripto-paralel yapılanma 2 senedir yaptığı gibi gereken konulara gerekli şekilde girmeyerek çaktırmadan bu durumu destekleyecektir de...
Fethullah Gülen Örgütü'nün dünyadaki en tehlikeli yapılanmalardan biri olduğu anlaşılana ve yargıdan medyaya kadar her alanda bu yakın tehlikeye karşı bir 'yeniden düzenleme' yapılana kadar, Ak Parti seçmeni bu çileyi çekmeye devam edebilir.
Benden söylemesi...

*******

Bülent Arınç’ın sözüne baksanıza: “Benim kulaklarım iyi duyar! Gökçek’i bana kimin saldırttığını da duyarım ve 8 haziran’da onu da açıklarım!”

Öyle birşey mümkün mü değil mi bilemeyiz ama ihtimali düşünürsek, Melih Gökçek kimden talimat alarak Bülent Arınç’ın istifasını isteyebilir?
Aklınıza hemen Melih Gökçek’in yaşı ve tabiatı geliyor ve “Tayyip Erdoğan’dan başkası imkansız!” diyorsunuz değil mi? Haklısınız...
Zaten bundan dolayı Bülent Arınç’ın yaptığı net bir darbedir.
Zira seçimlerde AK Parti’nin iktidarını engellemek, pragmatist Fethullah Gülen’in ilk hedefi değildir.
CIA ve İsrail’in tedricen hareket etmeyi stratejik farz edinmiş işbirlikçisi Gülen’in hedefi ve ev ödevi, Erdoğan’ın başkanlığını ve Çözüm Süreci'ni engellemektir.
Bunun için de AK Parti’nin oylarında olabildiğince ‘törpüleme’ yapmak yeterlidir.Güven oyu alamayacak bir skalaya indirmek de ikinci bir hedef olabilir ama ilk hedef, Çözüm Süreci’ni ve Başkanlığı engellemektir. Başkanlığa geçmeyen ve çözüm sürecini başarıya ulaştıramayan bir hükümet, zaten de facto olarak işlevsiz bırakılmış demektir.
İşte resme bu açıdan bakarsanız, Arınç’ın Erdoğan’a ve Gökçek’e saldırılarındaki duygusallık ambalajında saklanmış darbeyi, öfke maskesiyle kurulan fitneyi, kardeşlik kılıfıyla sokulan hançeri görebilirsiniz...

Millet, paralel ile alakası olan herkesten illallah etmiş, her şerri, her fenalığı, her kötülüğü bekler hale gelmiştir. 17-25 Aralık'tan sonra Fethullah Gülen’in şerrinden Allah’a sığınan ve Recep Tayyip Erdoğan'a bu şahsın ve örgütünün işini bitirmesi için 2 seçim üst üste görev veren millet, paralel ile mazisi malum bir belediye başkanı kendisini istifaya davet etti diye paralel ile mazisi malum Bülent Arınç’ın 23 Mart 2015'te, yani tıpkı 17 Aralık'ta olduğu ve Ekrem Dumanlı'nın daha önce itiraf ettiği gibi seçimden sadece 2.5 ay önceden 8 Haziran’a dosya randevusu vermesine falan kanmaz, aldırmaz, aksine inanmıyorum.

Ne ki insanlar yoruluyor, mideler bulanıyor, sabırlar azalıyor...
Bunu hissediyorum...
Bu sosyo-psikolojik profil, ABD-İsrail Dostları'nın ve Türkiye Düşmanları'nın işine geliyor...
Buna da üzülüyorum... 

Fatih Tezcan
twitter.com/fatihtezcan

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI