bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Adem, Hamit ve Suriye Halkı İçin Şam'a İnmeyelim!

 Tarih: 15-03-2012 14:25:11
Fatih Tezcan
Öncelikle konunun benim tarafımdaki özetini aktarmak icab eder.

Suriye'deki çekimlerim sırasında, İdlib'te, kuşatmanın ortasındayken, 9 Mart 2012 Cuma günü, Türkiye’deki eşime ulaşan kardeşler, Adem Özköse ve Hamit Coşkun'dan haber alınamadığını ifade ve sual etmişlerdi.


Ben durumu hemen yanımdaki koordinasyon sorumlusuna sorduğumda hem kendisinin hem orada hiç kimsenin böyle bir şey bilmediğini ifade etti.


Daha sonra hem kendi sayfamda hem Adem'in sayfasında detay istediğime ve yardımcı olabileceğime dair mesaj yazdım.

Hem Adem'in hem benim sayfamda binlerce insan olmasına rağmen, o zaman hiç kimse bana 1 kelime yazmadı.


Adem'in geliyor olsa muhakkak haber vereceğini ve zor bir durum olsa geride kalanların da İdlib'te olan bir insana bir şeyler söyleyeceğini düşünerek, ‘herhalde bir yanlış anlama vardır’ zannıyla, şahsi planlarım doğrultusunda Türkiye'ye doğru yola çıktım.


Ve hatta Cisr-uş Şuğur yakınlarında yani sınırın Suriye tarafındayken konuyla alakalı olarak bir kez daha ilgili bir isme ulaşmaya çalıştım ama yine bana dönüş olmadı ve ben de ülkeye giriş yaptım.


Haber yapmayı aklımın ucundan bile geçirmedim zira bu konuda haber yapmanın Türkiye'deki Katliam ve Tecavüz yanlısı İran Lobisi'ni uyandırmak anlamına gelebileceğini değerlendirdim.


Anadolu Ajansı aradan günler geçmesinden dolayı olsa gerek ki konuyla alakalı haber yaptı ve zaten bundan sonrasında konuyu en üst seviyede gündemde tutmak, esir gazetecilerimizin sıhhati açısından ayrıca önemlidir.

Türkiye tarafının konu hakkındaki hassasiyeti, kendi insanlarını ‘lağım fareleri’ diyerek rahatça katledebilen BAAS Rejimince net bir şekilde bilinmelidir.

Diğer yandan ne yapılabilir noktasında net görüşlerimiz vardır.

Türkiye’deki İran Lobisi, Adem ve Hamit'in fikriyatları hakkındaki istihbaratı çoktan Beşşar Esed Rejimi'ne vermiştir. 

İran ve Suriye İstihbaratları’nın özellikle Suriye Devrimi’nin başladığı 15 Mart 2011’den itibaren ‘havuz sistemi’ ile çalıştığını biliyoruz.

Benim Ramazan’daki Suriye çekimlerimde Türkiye hattıma, şurada birkaç gün önce geldiğim bu son son gidişimde ise Uydu Telefonu'ma dahi giren Suriye İstihbaratı’nın, Rusya ve İran’ın yanı sıra Türkiye’deki İran unsurlarından da aldığı ciddi destek, açık ve net bir realitedir.

Aynı rejim tarafından şimdi bu 2 insan için, akla ziyan takaslar teklif edilebilir.
Bugün Türkiye’ye gelen bir generalle beraber Türkiye’deki Münşak (BAAS’tan ayrılıp Devrim’e katılan) General sayısı 7 oldu.

İşte Esed’in aklına ilk gelecek kart bu olabilir.

Ordu'dan ayrılan ve Türkiye'ye sığınan Generaller’e veya bir ihtimal de Özgür Ordu’nun elinde bulunan ‘bazı önemli isimlere’ karşılık Adem ve Hamit teklif edilebilir.

Bu önemli isimlerin kim oldukları bilinir ve fakat Türkiye’den silah desteği alamayan Özgür Ordu’nun ne cevab vereceğini kestirmek çok kolay değildir. Benim zannım Türkiye’ye bir vefa daha gösterilebileceğidir.  Yani Özgür Ordu’nun elindeki bazı ‘ithal esirler’ ülkelerine def edilebilir.
Bu konuda İran’ın tavrı önemlidir.

Bunun yerine Türkiye’deki generaller verilirse BAAS tarafından dakikasında idam edilir.

Her hal û karda, en kısa sürede Adem ve Hamit'in geri alınmaları icab eder.
İran, Türkiye’den gördüğü ve şimdilik yazmayı düşünmediğimiz bazı iyiliklerden dolayı Türkiye’ye yardım etmek mecburiyetindedir.
Bana soruyorsanız, başta ne söylüyorsam odur; 
Kalıcı Çözüm: Silahlandırma ve Tampon Bölge'dir.

Silahlandırma konusunda ortaya atılan 'iç savaş çıkar' veya 'parayla satarlar' türü bahanelerin hiçbirisi doğru değildir. 
Halep, Hama ve İdlib'in en üst düzey liderleri ve Özgür Suriye Ordusu'nun tüm komutanları, Nusayri-Alevi sivil halk'ın canlarının, Sünni Halk ve Devrimci'ler kadar aziz ve korunmaya değer olduklarında, içlerinden aşırılık yanlısı hiç kimsenin eline silah alamayacağı noktasında kesin görüş ve irade sahibidirler.  
Tampon Bölge'ye gelecek olursak, 
İdlib, sınırdan 60 kilometre’dir ve 5-10 kilometre'lik 'romantizm' terkedilerek, halkı her gün katledilen, direnişçilerin bazılarının eşleri en uygunsuz durumlarda sokaklarda yürütülen bu kente dek inilebilir.
Bu emin bölge'de, Esed'in sonu getirilebilir. Sivil'ler ve suvar'lar bu bölgede güvende olabilir ve gerekli hazırlıklar misliyle artabilir.

Muhaliflerle bile başa çıkamadığı için Devrimciler'in eşlerine ve çocuklarına saldıran köhne Suriye Ordusu'nun Türkiye'yle savaşması söz konusu bile değildir. Özgür Ordu ile birlikte hareket edecek Türkiye, bir kaç saatte İdlib'i ele geçirir. Esed ordusunun köylerden kaçma ihtimali dahi yok zira köyler Devrimciler'in ellerindedir. 
Abdullah Öcalan'ın Suriye'de saklanması sırasında oluşan gerilimli günlerde, Hafız Esed'in Mısır Genelkurmay Başkanı'na yaptığı 'Türkler gelirse ne mi yapabiliriz? Ne yapacağız? Tabii ki çiçekler elimizde bekleyeceğiz...' açıklaması dâhi, sanırız, durumun ve farkın ne olduğunu izah sadedinde kâfidir.

'Humus'a ve Şam'a kadar inmemek için' Adem, Hamit ve diğer tüm garantiler istenebilir!
Beşşar Esed vermezse, gider alınır. Çok zor gibi gelen bu tekliflerin, aslında kolay ve akılcı çözümler olduğu, başka bazı ciddi ve gizli uluslararası kolerasyonlar fark edildiğinde anlaşılabilir.
Keza 1 (yazıyla bir) insan'ın ölümünün tüm insanlığın ölümü olduğunu ifade eden bir medeniyetin çocuklarının, koca bir millet katledilirken kınamalarla yetinmesi, Reel-Politik Atmosfer'i Din'leştiren veya Otorite'ye sormadan bir hayr bile yapamayan mantık silsilelerine sahib değillerse, muhaldir.
Başkent Ankara ise bunlar biraz daha zor olabilir, biliyorum ama Suriye Halkı ve 2 Türkiye’li gazeteci için, başkent Kasımpaşa'ya taşınmalı ise, o da tartışılır!
Bütün bu strateji sadece söz konusu edildiğinde bile, Esed, Mahlouf ve Şaliş Aileleri’nin elinde bulunan yani bu 3 sülalenin 50 senedir hortumladıkları Suriye Ekonomisi pek yakında çökebilir!
Bu seçeneklerden hiç bahsetmemek, Beşşar Esed'e ve bu 3 hortumcu sülaleye dolaylı bir destektir!
Ulusal Geçiş Konseyi'nin veya diğer siyasi temsil girişimlerinin, Esedizm'den kaçarken Lümpenizm'e saplandıklarını görmek üzücü ve fakat saplanıp kalınmaması gereken bir realitedir.

Peki, Türkiye’de 'Silah ve Tampon Bölge'ye karşı çıkışlar olur mu?
Şimdiye dek olduğu gibi yine olacaktır ama Türkiye'deki Kemalist-Dinci-İrancı Lobi'nin karşı propagandası 'yok' hükmündedir.

Bu cenahın özellikle Suriye özelinde bakılırsa, insani değerlerle bir alakasının kalmadığı, ABD'yle ilişkilendirdiği AKP karşıtlığından bir ikbal çıkarmaya çalıştığı çoktan anlaşılmıştır.
Türkiye, kurşunlanan şoförleri, esir alınan gazetecileri ve belki de en önemlisi, bir Allah'tan bir de kendisinden yardım dileyen Suriye'nin Mazlum Halkı için acilen Ruh Hastası bir Diktatör'den 'Kurtarılmış Bölge' uygulaması oluşturmalıdır.

Daha içlere yönelik yoğun ve gizli silah desteğinin yanı sıra bu ‘Emin Mıntıka’ yani Tampon Bölge uygulaması, artık komplo teorilerinden veya muhalefet fetişisti tiplerden bağımsız olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.

Bunlar uygulanmadığı takdirde ne gibi olumsuzlukların olacağı ise, hiç kimseden silah desteği almadığı için çok zor durumda olan ve buna rağmen bizim yerinde müşahade ettiğimiz üzere tüm halkın desteğini ve duasını alan Özgür Ordu, bir şekilde Esed’i devirirse, işte o zaman çok net görülebilecektir.
Pek tabii ki Arap Ligi veya NATO ile birlikte hareket de bazılarınca değerlendirilebilir ama Arap Ligi’nin ABD ile olan ilişkilerinden kaynaklanan atalet ve NATO’nun karışacağı bir müdahaleye olan şahsî karşı duruşum, benim için bu iki şıkkı pratik ve teorikte imkânsız kılmaktadır.

Arap Ligi hakkındaki umutsuzluğumuzun ve NATO’ya olan karşı duruşumuzun, Suriye Devrim Komutanları ile aynı doğrultuda ve oranda olduğunu ifade ettiğimde, Suriye’ye dışarıdan bakmanın küstahlığı ve zulmü oryentalistçe okumanın vurdumduymazlığı ile olan farkımız, bir diğer ifadeyle Suriye Gerçekleri ile bir alakası olmayan Dinci-Kemalist-İran’cı Platform’dan uzaklığımız daha net anlaşılacaktır.

Golan'ı vermek ve İsrail'e saldırmamak karşılığında Suriye'ye Vali olarak atandığı gün gibi açık olan Esedizm'in, son bir senedeki Suriye Devrimi sırasında, katliam akıllarını İran'dan, lüks eşyalarını ABD ve Fransa'dan almaya devam ettiğini de düşünürsek, 'İsrail'i yıkmak üzere İran'la paslaştıkları' yalanları ve bu çeteye 'karşı çıkmanın Batı'nın ekmeğine yağ süreceği' yaygarası, artık ancak, gürültü yaparak dikkat çekmeye çalışan arka sıra haşarıları kadar önemsenmelidir.   
Hiçbir şeyden haberi olmaksızın klavye başından sadece sahte kahramanlıklarla komplo üretenlerin veya Devlet’in Bekası için İnsanlığı hiçe sayanların değil de,kurşuna dizilenlerin başından, Suriye Halkı’nın etrafında kenetlendiği Özgür Suriye Ordusu’nun yanından gelen birisinin fikirlerini bilmek istiyorsanız, böyledir.

Fatih Tezcan
fatihtezcan@hotmail.com

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI