bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Anti-Türkiye Cephesi

 Tarih: 05-08-2012 16:56:00
Fatih Tezcan



“Suriye’yi bırak! Türkiye’ye bak!
Özgür Ordu’yu bırak! PKK’ya bak!
Haleb’i bırak Şemdinli’ye, Hakkari’ye bak!”

Şu an binlerce elden bu ve benzeri satırlar dökülüp, her şey tahmin ettiğimiz gibi kurgulanmış giderken, biraz durumu didikleyelim istedim.

*****

Cuma gününün ilk saatlerinde gelen haberler, Haleb’te çatışmaların hız kazandığını, Özgür Suriye Ordusu’nun(ÖSO) aynı anda hem şehir merkezinin kontrolünü hem de Haleb Kalesi’nin hâkimiyetini kazandığını söylüyordu.

Tam bunun ardından, insanlarla paylaşmakta cimrilik yaptığım tahminlerimden birisini, on binlerce kişinin içinde uluorta yazıverdim ve dedim ki;

“Suriye'de Halep Devrimciler'in eline geçtiğine göre,

Türkiye'de de BAAS taşeronu PKK'dan büyük bir intikam saldırısı bekleyebiliriz!”

Tam olarak 3 Ağustos 2012 Cuma sabahı saat 03:48’de…

23 saat geçmedi ki PKK’nın Hakkari’de aynı anda 4 karakola saldırdığına ve çok sayıda kayıp olduğuna dair haberler yetişti bile…

“Nasıl Bildin?” sorusunun cevabını geniş çerçevede vereceğiz ki, ‘Müphem bir Kehanet’ değil, oyunun aktörleri ve pozisyonları hakkındaki fikirlerimize yaslanan ‘net bir okuma’ olduğu anlaşılabilsin.

Bizim düsturumuz odur ki, Şeytan hakkında bile konuşurken İftira’dan uzak durmamız gerekir.
Hiçbir şahıs veya yapı, bu ilkeye istisna değildir. Kaldı ki bu, hakkında yorum yapılanın hakkı olmakla birlikte, öncelikle kendi adalet ölçümüzü ve vicdanımızı korumak adına, yaşanması zor ve fakat ‘olmazsa olmaz’ mesabesinde öncül bir ilkedir.

Ve buna sadık kalarak ortaya koymalıyız ki, ‘Birleşik Anti-Türkiye Cephesi’ şeklinde adlandırabileceğimiz bir yapı vardır ve PKK adlı taşeron Ortadoğu örgütü, bu yapının en verimli ve uysal unsurudur.

Osmanlı Devleti’nden bu yana, şu topraklardaki hiçbir Hükümet’e bu denli ‘Dış ve İç İşbirlikli bir Cephe’ açılmış değildir.

Aktörlere ve örneklere bakacak olsak, 20 önce sene uyuyup şimdi uyanan birisinin aklını dumur edecek tabloyla karşılarışırız!

Şeriatçı İran ve Laik Kemalizm kolkola…

İkisine göre de ‘AKP Batı’nın ve Emperyalizm’in taşeronudur’ ama bak sen ki, ilkinin kurucusu Fransa’dan gelmiş, ikincisinin kurucusysa Batı’dan düpedüz ‘Valilik’ istemiştir.

Kaderde, kocasından başka birisiyle cinsel ilişki yaşayan kadını, çocuğunun önünde taşlayarak yani yavaş yavaş ve işkenceyle öldürenlerin Türkiye’deki lobi elemanlarından“İran’lı yetkililer Anıtkabir’i ziyaret etmeli” mealinde twit’leri görmek de varmış. Vehamet bu boyuttadır.

*****

Anti-Emperyalist/Anti-Kapitalist etiketli Grup Yorum, 50 yılda Suriye Halkı’ndan 100 bin (yazıyla yüz bin) insanın katili olmuş, kaynaklarını 3 aileye peşkeş çekmiş ama Emperyalizm’in Ortadoğu Karakolu İsrail’in camlarını bile indirmemiş BAAS ve Beşar Esed için “Kahramanımızdır!” diyecek denli kendini bitirebildiyse, bunun arka planını görmek durumundayız.

*****

Yakın zaman önce İran PJAK’ı vururken “Faşist İran Kürd Halkını öldürüyor” diye haykıran bir Kürd’ü, “1 İran 40 Türkiye eder! Hamaney var, yeter!” derken gördüğünüzde siz ne düşünürsünüz?

*****

Cumhuriyet HALK Partisi’nin, ‘Halk Düşmanı’ BAAS’la ilişkisi nedir?
Tamam, Atatürk de kendi halkını tehcir edenleri Dışişleri Bakanı yapmış, daha önce yardım aldığı insanları idam sehpalarında sallandırmıştır ama gerçekten CHP bu derece mi omurgasızdır?

*****

Ya MHP?

PKK’nın Hakkâri’yi vurmasıyla birlikte “PKK Sınır ötesi harekât yapıyor” diyerek BDP ile kelime pişti’sine düşen MHP Milletvekili Sinan Ogan’ı Twitter’da insanları engellemeye çalışırken görmek ne üzücüdür.

Kanal kanal gezdirilip mealen“Genel Başkanımız Kandil’e bayrağı dikin demişti, dinlemediler! Suriye ile ilgilenmekten Türkiye’ye fırsat bulamıyorlar!” dedirtilmesi de bu kasıtlı basiretsizliğini gönüllü sömürtmesidir.

PKK, bu ağzı çok sever. Çünkü bilirler ki, bu ülkenin evlatlarının ölmesine temel neden, Türkçü veya Kürtçü fark etmez, kendini gelişti/e/rmeyen ve aptala yatmaktan siyasî ve iktisadî menfaat elde eden tiplerdir.
E, Türkçüler de severler zira nasılsa amaç ‘Kalıcı Çözüm’ değil, öfke ve üzüntüyle anlık deşarj olmaktır. “Kandil’e yürüyelim!” diyen ‘küçük enişte’ rolünü andıran milletvekillerinden daha güzel vesile mi olur?

Sonuç olarak, o veya bu nedenlerle, hiçbir şart altında ‘ÇÖZÜM’ konuşmayan ve konuşturmamak üzere de muhafazakar nöbetler tutan, böylelikle PKK’nın eylemlerine yağ süren, 1 vursa 1000 efekt yapan, Milliyetçi Populizm’in geçici semereleriyle kamaşmış gözlerini geçmiş on yıllara çevirerek, kendi beyni gibi faşist fikir çöplüklerinin binlercesinin gelip geçtiğini ama ölen 40 bin insanın kabrindeki bir çiçek bile etmediğini itiraf edemeyen zihniyetler, PKK için Can’dır.

*****

BAAS Darbesi’nin bir benzerinin Türkiye’ye ithali için bu ülkede uzun zamandır çalışma yapıldığını, tespit etmiştik, yineliyoruz. AKP Histerisi bunadır.

Burada tek istisna tutacağımız isim Erbakan olabilir. Rahmetli, Suriye resmini yanlış değerlendirmişti.
Ama burada samimiyetini ve ihlasını bildiğimiz bir isim olan Erbakan'dan başka 'masum' aramamız beyhude olacaktır zira Mehmet Yuva Dosyası'nda da açıkça delillendirdiğimiz gibi, Saadet Partisi'nin içinde sözünü ettiğimiz cephenin sızıdırılmış elemanlarının olduğu kesin kanaatimizdir.
Banu Avar'ın gazetede def'aten yer bulmasından Başkan Kamalak'ın BAAS ziyaretine ve Saadet Partisi'nin Arakan için miting yapmasına rağmen Suriye  Devrimi için 'Emperyalizm'in işi' diyerek kestirip atmasına kadar pek çok done, parti içinde bir kliğin varlığını tescillemiştir. Her ne kadar meşhur gömlek meselesinden neş'et ettiği düşünülse de Erdoğan'a/AKP'ye olan öfkenin boyutu ve sürekliliği, bizi "Orada kim var?" sorusuna yöneltmektedir.

*****

Burada bir konuyu netleştirmeliyiz, AKP-Emperyalizm ilişkisi doğru anlaşılmalıdır.

AKP, Türkiye'de Rusya ve İran destekli Kemalist ve Sosyalist unsurların BAAS Darbesi Planları'na ve muhtemel TÜRK BAASI’nı gerçekleştirmelerine itiraz olarak, ABD tarafından ‘mecburen’ desteklenen ve hatta çoğu zaman ‘destekler görünürken çelmelenen’ bir partidir ve bunu anlayamayanlar veya amiyane tabirle ‘aptala yatanlar’ Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ‘Emperyalizm’in maşası/taşeronu/işbirlikçisi’ gibi göstermekten, pek tabiî ki imtina etmezler, bilakis, algı yaratma oyununun bir parçasıdır.

Hatırlarsanız, Washington Post Gazetesi, Türkiye ve ABD Dışişleri Bakanları’nın görüşmesinde, Suriye’ye tampon bölge ima eden Davutoğlu’na Clinton’un tam 5 kez “Daha oraya gelmedik Ahmet!” dediğini hatırlatmıştı. O zamana kadar ‘Erdoğan ABD’nin emriyle Suriye’ye girecek’ diyenleri, yorganlarının altında terlerken görür gibi olmuştuk. Şimdiyse o dediklerini hatırlatanlara küfredip “Erdoğan Kürtler’i öldürmek için Suriye’ye girecek” safsatasıyla sazan avına çıkmışken izliyoruz, köklü bir duruş ve tutarlı bir durumda kalamamaları kendi adlarına ne hazin bir profildir.

Gelelim PKK’ya…

Ramazan’da vurmasını eleştirmenin, iftar-teravih kollamasını beklemenin bir manası yok zira zaten bu örgüt şu haliyle Birleşik Anti-Türkiye Cephesi’nin gönüllü veya ücretli tetikçisidir.

Hiçbir değer ve hedef algısı gözetmez, çünkü ‘kör terör’ faaliyetindedir. El an, PKK’nın Kürtler’in hakları için savaşan bir örgüt olduğunu iddia etmek, çizgi film kanalı açmayı gerektirir.

Bu kadar çok müşteri bulmuşken, PKK’dan, ‘Kürtler’in haklarını almak’ gibi bir tevazu’yu beklemek, safdilliktir.

Kısaca değinelim.

Öncelikle Ergenekon, bu örgüte taşeron işveren yapılardan sadece birisidir ve başındadır.
Heron’ları, örgütle işbirliği ortaya çıkan Generalleri hatırlayınız.

“Kamal Atatürk ve Abdullah Öcalan’ın İslâm'a Bakışları ve Sonuçları” başlığıyla daha önce yazmıştım, bakılabilir, fikirsel alt yapı Anti-İslam’dır ama son dönemde ‘Hurafeleri eleştirmek’ kılıfı altında yapılır.

İsrail zaten PKK’nın özel müşterisidir. Onlarca kez ispatlandığı için tekrarına lüzûm yoktur. Ancak belirtmem gerekir ki “Şeytan bile gelse yardımını alırız ama İsrail’in asla!” diyen Suriyeli Direnişçiler’i hatırlarken PKK’nın ‘Kürtler için savaşıyor’ gibi yaparken bu işbirlikçi izlenimi vermesi tarihsel bir hezimettir.

İran PKK’nın diğer müşterisi oldu ve son dönemde Suriye meydanında bileği büküldükçe agresifleştiği ve saldırganlaştığı görülebilir. Suriye’ye 4200 asker gönderen ve bunlardan bir kısmı birkaç gün önce Şam’da yakalanan (turistler değil turist kafilesinin içine yerleşmiş profesyonel askerler) İran’ın PKK’ya tevbeli olduğuna kanit aramak beyhudedir. ‘Sünni Erdoğan ve Büyük Sünni Türkiye’ Şii İran için elbette kâbus gibi ve zayıflatmak/oyalamak için her yol mübahken, PKK tabiî ki ‘desteklenebilir’…

Muhakkak ki her kurum gibi İHH da denetlenebilir veya eleştirilebilir ama İHH’nın tutkulu hasımlarına baktığınızda, İran bağlantılarını siz de tespit edebilirsiniz. Suriye’de yakalanan 11 İranlıyı, kendisiyle İdlib’te röportaj yaptığım Eymen Hellak’tan alıp ülkelerine teslim etmek bile İHH’yı İran için ‘sevimli’ kılmadı, zira Sünni’dir, yaygın ve çalışkan bir vakıftır, İran için ‘Neo-Aryanizm Yayılmacılığı’na doğal bariyerdir.

Her ne kadar ‘Çeçenistan konusu’ nedeniyle azaltmış gibi görünse de, Rusya PKK’yı destekleyen ve besleyen bir diğeridir. El Atarib’te PYD’ye verilen silahların Rus silahları olduğunu, bilmezden mi gelelim? Rusya’nın, Akdeniz’e olan tek engelini daima ‘orta kuvvette veya kuvvetsiz’ bulmak istemesi, asırlara dayanan bir devlet politikasıdır ve PKK pek tabi bu alanda 30 senedir işlevseldir.

Ve tabii ki BAAS…Yardımı ve merhameti kadimdir. Abdullah Öcalan’la resimleri bilinen Perinçek’in yakın arkadaşı ve Ulusal Tv Eski Ortadoğu Danışmanı Mehmet Yuva’nın Suriye’de yaşaması ve Beşar Esad’ın ‘Türkiye’ce Tercümanı’ olması bile ilişkiler ağının eskiliğine işarettir. Halen Dr.Bahoz kod adlı Fehman Huseyn ve Sofi Nurettin Kod adlı Nurettin Halas El-Muhammed, örgütteki Suriyeliler’in tepe isimleri ve Sofi 7 dil biliyor! Suriye İstihbaratı'ndan Türkiye'ye karşı eylem talimatlarını alan ve 'güvenilir adamları' ayarlayan Sofi'dir.
Suriyeli Fehman Huseyn TAK'ın(Kürdistan Özgürlük Şahinleri) kurucusudur ve PKK ile bu ismi yanyana bile getirtmemesi son derece mühimdir. Bunda amaç, PKK'nın Kandil liderliğine karşı, "Siz masaya yaklaşsanız dahi biz hem Tc'yi hem de dolayısı ile sizin itibraınızı vururuz!" mesajını verebilecek çapta aktif bir terör grubunu diri tutmaktır, tam uzlaşı sağlanacakken şehirlerden gelen eylem haberleri resmin kanlı kanıtıdır.

Halep’e karşılık Hakkâri’den önce, “Şam’a karşılık Ankara/Kayseri” yeterince fark edilmelidir.

Deneyin, herkesi isyan ederken görebilirsiniz ama “Bu Pkk’yı Irak’a Hafız Esad ve BAAS yerleştirmişti!” diyen bir Kemalist’e, bir CHP’liye, bir Sosyalist’e rastlayamazsınız. Çünkü Erdoğan’ı ve AKP’yi zorlayan her şey bu klikler ve cephe için kutsaldır.

PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde birkaç şehirde sarı-kırmızı-yeşil bayrak çekmesini, “Batı Kürdistan kuruluyor!” anonsuyla geçenleri ibretle izledik.

50 senelik Esad Diktatörlüğü’nü deviren direnişçilerin Suriye’nin hiçbir yerinde Nusayri veya Kürt Devleti’ne izin vermeyeceklerini ve Özgür Ordu için, 3-4 şehre girerek bayrakları indirmenin ne demek olduğunu bildikleri halde hala ısrarla hala Batı Kürdistan’dan söz edenleri gördüğünüzde bir anlam veremediyseniz, Türkiye’nin Suriye’ye girmesi halinde ‘81 vilayette eylem’ ile tehdit eden Murat Karayılan’a dikkat edebilirsiniz.

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim bile ‘Ayrı devlet istemiyoruz’ derken ille de ‘Batı Kürdistan’ gündemi ve paranoyası oluşturmaya çalışanların ne yapmaya çalıştığını daha iyi anlamak için, PKK vurduğunda ‘Suriye’ye değil Türkiye’ye bak!’ diyenleri izleyebilirsiniz…

Hala “Nerden Bildin?” diyen varsa “El insaf!” derim. Bu kadar müşteri bulacak da PKK mı vurmayacaktır?

‘Normal şartlar altında’ PKK’nın vurmaması için tek neden vardır, o da örgüt eylem yapıp can aldıkça, bazı bölgelerde Türk-Kürt ayrımının ülkede artmasıdır ama heyhat!
Bir halkın etnik haklarını isteyen normal bir örgütten değil, düşmanının içinde ve dışında onlarca destekçisi olan, askerî-istihbarî-ekonomik-stratejik açılardan dediği iki edilmeyen, dev bir silahlı şebekeden söz ediyoruz ve bu şebeke’nin ilk ve net reddedeceği şey Türk-Kürt Barışı’dır. Bu barış, bu örgütü ‘gereksiz’ kılar. Tıpkı Kürt Açılımı’nın kıldığı gibi ve o zaman ki anî saldırıları da buna bağlıdır. Şu an kim ‘Türk-Kürt Barışı’ derse Anti-Türkiye Sözcüleri ağzına biber koyarlar.

Peki Türk-Kürt Barışı’nı kim çok isteyecektir?

Atatürk İlke ve İnkılâpları’nın eritildiğini düşünenler mi ülkede barışı isteyecektir?
Öyle olsaydı, kimsenin başörtüsüyle, sakalıyla, namazıyla uğraşılmazdı ama Kemalizm ‘Halk Düşmanı’ ve elitist bir ideolojidir, toplumsal barışa en büyük engel olması doğaldır.

Ergenekon sanıklarının uzun tutukluluk sürelerine haklı isyanı, Neo-Kemalizm'e evriliş için süper bir fırsat olarak kullananlar ile, Aziz Yıldırım'ın şikelerini Fenerbahçe'ye, Fenerbahçeliliği de  Anti-AKP ve Anti-Gülenizm'e mal etmeye çalışanlar, bu iki alanda özellikle Sosyal Medya'da faaliyetlerini sürdüren Neo-Kemalizm İdeologları, iyi niyetli Atatürkçü insanları, militan ve sahte bir Kemalizm bataklığına çekmeyi beceremezler diye umarım ama özellikle Atatürkçü gençleri 'az düşünürken' bulmak kötüdür.

Diğer  yandan İran mı Türkiye’de bir Türk-Kürt barışı isteyecektir? Sünni ve Nakşıbendî Kürtler’e, Kur’an yerine Avesta dağıtılması, kimin işine gelecek bir ‘kültürel’ faaliyet olduğuna baktığınızda karşınızda hem İran’ı hem PKK’yı hem Kemalizm’i bulmanız, üstüne çok düşünülecek bir bahistir.

Tabi burada Şafiî-Nakşibendî Paradigma’ya olan itiraz hakkımız saklıdır ve bu yapının ıslah edilmesi elzemdir ancak, yazı konumuz ‘olması gereken ıslah’ değil ‘oldurulmakta olan ifsad’dır.

Bu ülkede Türk-Kürt Barışı'nı en çok isteyecek grup maalesef gençler değil, biraz orta yaşa yaklaşanlar ve üstüdür zira ortada oynanan Terör Tiyatrosu'nu gören gençler hemen 'gaza gelirken' bizim doğduğundan beri sahneyi seyredenler ve hatta şahsım gibi Siirt-Şırnak Kırsalı'nda yapanlar, dünyanın en sahte savaşını seyretmek zorunda olmaktan muzdaribdir.

Türk-Kürt Barışı’nı isteyenlerin, hiç kimsenin dediğine bakmaksızın seslerini yükseltmeleri, sorunun en kalıcı çözümüdür. PKK her vurduğunda daha yüksek sesle “Türk-Kürd kardeştir!” sloganı atılmadıkça, sözünü ettiğimiz Anti-Türkiye Cephesi saf insanları toplamaya devam edecek, PKK şahsiyetsiz vazifesini ifa’dan bir an geri durmayacaktır.

Birleşik Anti-Türkiye Cephesi’nde ille ‘yazar’ maskeli ‘paralı taşeron’ olmaya gerek yok; olayları biraz doğru okuyamayan herkes maalesef ‘gönüllü sözcü’ olabilir.

AKP’ye sert eleştiriler getirmiş ve gerekirse getirecek birisi olarak ifade etmeliyim ki, AKP karşıtı olmak Türkiye karşıtı olmak demek değildir.

Ama bugün Birleşik Anti-Türkiye Cephesi’nin propaganda taktiğine baktığımızda, karşımıza en sık çıkan argüman da, “AKP karşıtı olmak, Türkiye karşıtı olmak demek değildir.” ifadesidir.

Kapatırken bir teklifim var.

“Ben olsam Türkiye’ye Ramazan’da saldırırdım” diyen Emin Çölaşan şimdi Sözcü’de yazıyor.

Şu yazıyı aklınızdan çıkarmadan, yarın sabah Sözcü’ye bir göz atar mısınız?

 

twitter/fatihtezcan
facebook/tezcanfatih


 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI