bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

ASLANLARIN ÜLKESİNDE CEYLAN VE KOYUNLAR

 Tarih: 30-11--0001 00:00:00
Fatih Tezcan

Daha ilk cümlede olumsuz başlamak istemezdim ama İslami Camia’nın Ceylan’ı ‘görmemesine’ inanamıyorum!

İstisna kabilinden bazı yazarlar ve özellikle Mehmet Pamak ağabey her zaman olduğu gibi taşı gediğine koydu, bazı gazeteler ‘eh işte’ kabilinden gördü ama vahşetin hakkı verildi mi?

Hayır!

Konunun Filistin veya konunun anti-Amerika ve anti-İsrail olması İslami Camia’nın ayağa kalkması için yeter sebep olurken ‘tehdidin yakında olduğunu’ hissettiğinden midir nedir Müslümanlar yakın ve reel tehlikeler ve tağutist hareketler konusunda her sene sınıfta kalıyor üstelik bütünlemeye de gitmiyorlar!

Faşist Kurtların ve Aslanların Ceylanları öldürdüğü, sürdüğü, zulm ettiği bir ülkede, durumunun ‘İslami=en yüksek derecede insani’ ve duruşunun dik olduğu iddiasındaki insanların, sivil toplum örgütlerinin, bu vasıfları taşımayan ve doğal sonucu olarak zulme bulaşan örgütlere karşı gündem yapacak bir şekilde seslerinin çıkarmamaları bile isteye koyun olduklarının işaretinden başka nedir?

İslami Camia kabuğunu kırmalı, protesto ve destek eylemleri konusunda yepyeni bir konsepte geçmeli, zulüm nerden gelirse gelsin benzer tepkiyi herkese verebilme olgunluk ve cesaretine sahip olduğunu ispat etmelidir.

Ceylan’ın katledilmesi iyi bir fırsat olabilirdi…

Olmadı…

Türkiye Ceylan’ı Taraf’tan öğrendi…

Ben Ahmet Altan’ın köşesinde okudum ve okuduğum gibi yayın yönetmenliğini yaptığım analizmerkezi.com’da haber yaptım.

Her daim, sütten çıkmış ak kaşık psikolojisi ile değil, bil-akis, mahşerde, ‘memleketimdeki manyaklıklara yeterince karşı çıkamamaktan dolayı yargılanma korkusuyla’ yaşıyorum.

Bu konuda da aynı halet-i ruhiye içerisindeyim.

Ceylan’ı koruyamadım, koruyamadık!

Tıpkı on binlerimizi koruyamadığımız ve çağdışı bir ideolojiye kurban verdiğimiz gibi!

Ceylan, bir Kürt kızı!

Evden çıkıyorsunuz ve iki adım sonra ölüyorsunuz.

Hikâye bu! Kısa!

Neden öldü? Nasıl öldü? Kim öldürdü?

Gerek yok…

Bir Kürt evladı daha öldü işte, n’olcak ki? Değil mi?

‘Alayı potansiyel terörist’ nasılsa değil mi!...

Dünyanın en kolay en ucuz en sığ ne korkak en cahil felsefesi ırkçılıktır.

Bir insanı bir halkı tanıtan hükümleridir.

Ön yargı terimini yanlış kullanıyoruz, ön yargısı olmak kadar doğal birley yoktur.

Olmazsa olmaz olan tavır, kişinin bu ön yargısını biteviye bir ‘tekrar değerlendirme’ sürecinde gayet değiştirilebilir tutması, sabitleştirmemesi, dogmalaştırmaması, yani haksız ve yanlış yere ‘ön hüküm’ ve hüküm haline getirmemesidir.

Olmazsa olmaz dedik ama peki ya olursa?

Üstüne söz söylenen ve kalem oynatılan tüm meselelerimiz insanların ve toplumların yanlış hüküm ve tercihlerini tavzih ve tashih sadedinde değil midir?

Hatta ed Din, aynı amaca atfen İlahi bir ‘olaya el koyma operasyonu’ değilse nedir?

Ceylan?

Üstüne konuşulası zor bir durum…

Zaten bizim konuşmamız değil Genelkurmay’ın konuşması gerekiyor artık…

Genelkurmay’ın bazı konularda ebediyen susması bazı konularda da susmaksızın konuşması gerekiyor…

Susmaktan kastım savaş durumu olmadıkça teknik askeri detaylar dışında kendisine bilgi sorulmadıkça hiçbir konuda ses çıkarmaması ve tabi lisan-ı kal’i ile susan Genelkurmay’ın lisan-ı hal’i ile de sükût etmesi yani içinde yuvalanacak ‘derin genelkurmay’lara izin vermemesi ve darbecilik oyunlarına meraklı genç subaylarına göz yummaması gerekiyor!

Susmaksızın konuşası konular ise gayet nettir.

Ordunun sınırlarını korumakla mükellef olduğu devlet dahi bir örgüttür.

Evet, doğru okudunuz, devlet de ordu da bir örgüttür.

Milletin vergileriyle ayakta duran ama iç hesaplarının sivillerce denetlenemediği(!), resmi haraçlarla ayağa kaldırılan devasa yapılarının bir seferde şıp diye şaibeli satışlarla elden çıkarıldığı, Alman olan tüm askeri konseptini Marshall yardımlarından sonra Amerika BD’den gelen videokasetler ve dokümanlara göre Amerikan Konsepti’ne geçirmiş bir örgüttür ordumuz…

Ordumuza ‘Mehmetçik’ ne zamandan beri deniliyor bilmiyorum ama Mehmed’in Muhammed’den Muhammed isminin Hazreti Muhammed’den Hazreti Muhammed’in hazretliğinin de Allah’tan geldiğine iman edenlerdeniz…

Bu millet böyle bir millet işte n’aparsınız, inanıyoruz işte!

Dün kalkar Kemalisti Komunisti söver bugün kalkar Liberali sayar ama iman işte, çıkmayınca çıkmıyor!

‘Kötü söz ederlerse günah olur’ diye evladına Muhammed değil de Mehmed ismini koyacak kadar naif bir topluluğun modern ordusunun kurucusu bir ömür boyu aynı peygamberin diğer bir ismiyle köşe kapmaca oynadı!

Önce Mustafa idi… Sonra Mustafa Kemal olduğunu yazdı tarih kitaplarımız… Nedendir bilinmez(!) ‘M.Kemal’ kalıbını kullandı. Sonra kendisine Gazi dedirtti. Sonra Gazi Paşa oldu. Sonra Hüdavendigar Gazi Paşa Hazretleri oldu.

Sonra soyadı kanunu çıktı ve Atatürk oldu.

Ama ne Atatürk? Kemal Atatürk!

İmzasını hatırlayın.

K.Atatürk!

‘M’ nerede? Neden yok? Neden istemedi?

Şu kadar net ve kısa söyleyebiliriz ki, Atatürk, kendisinden 13 asır evvel yaşamış bir Arap devrimcisinin ismini taşımayı zul addederdi!

Kendisi devrimci hem de anlı şanlı bir Türk devrimcisiydi zaten, Arab’ın devrimcisinden ona neydi ki?

Bazen saygı duyduğunu belirtirdi tabi de…

Öyle işte…

Bkz. Pragmatizm veya Makyavelizm falan işte…

Ne bilsin Anadolu çocuğu…

“Bana onu eli tespihli bir derviş gibi anlatmayın, onun nasıl bir devrimci olduğunu iyi bilirim ben” diyordu bir keresinde…

Haklıydı… Kolay mıydı!

Leonne Ceatani’yi Osmanlıca olarak ilk ve belki tek okuyan oydu bu memlekette!

Zaten arkadaşı Hüseyin Cahit(Yalçın) çevirmiş ve ilk ona okutmuştu…

O 8 cildi okuyup da cahil kalmak olur muydu?

Olmadı tabi…

Atatürk onu ve benzerlerini okuduktan sonra hiç cahil olmadı…

Ama hiç Müslüman da olmadı…

Önceleri ateist idi.

Hep söylerim ama belki de ilk defa yazmak nasib olacak:

Her a-teist kâfir demek değildir!

Bir başka zaman irdeleriz bunu, elzemdir…

Mustafa Kemal önceleri kâfir değildi, ateistti.

Karşısında durduğu teizm Osmanlı inanç dünyasının genel durumuydu…

Mustafa Kemal, Osmanlı’daki dini inanç sisteminin a-teistiydi!..

‘O dine ne olmuş? Osmanlı Müslüman değil miydi?’ veya ‘Buradan nereye çıkarız?’gibi soruları şimdilik cevapsız bırakma riskini alarak devam etmeliyim zira konumuz Ceylan!

Dağda paramparça edilen bir Kürt kızı!...

İsteyen istediği kadar ağıt yaksın, edebiyat parçalasın, orduya kızsın, ordudan özür gelsin veya gelmesin,  Ceylan öldü bir defa!

Ailesi cesedini tanıyamadı!

Peki, biz neden hala bireyler karalıyoruz?

“Ne olmuş yani bir kız ölmüş de! Üzüldük tabi ama orada ölen 30 bin delikanlıya saysınlar” diyen ağızları afişe etmek için…

Bunları bulduğumuz yerde ‘sen faşistleşmişsin, dikkat et, faşizm adamı rezil eder’ diyelim diye…

"Bunlar benim aileme yapılsaydı ben de dağa çıkabilirdim kardeşim bu nasıl bir zulm yahu" diyecek kadar empatisini yani insanlığını yani merhametini yani adaletini abartmış ve iyi ki de yapmış insanları yüreklendirmek için!...

Yok yok kimse çıkmasın dağa!

Zaten birileri böyle dedi, diyor ve diyecek diye kurdurdular PKK’yı…

Hani ‘çıkacaksa bizim örgütle dağa çıksın’ gibisinden…

Önemli olan empati...

Elitizm\'in cepheden karşı olduğu elitist/tepeci zihniyetin en nefret ettiği yaklaşım budur.

Empati, birçok sorunu çözen merhamet ve adaletli bir yaklaşımdır.

‘Ya bunlar benim aileme yapılsaydı’ denilmeye başlandığı an,

En marjinal zan edilen fikirlerin sahib ve hatibleri için bile dahi ‘yahu bu adamlar doğru söyleyebiliyor olabilir mi acaba yahu’ denilmeye başlandığı zaman, elitist:anti-empatik rejim çatırdıyor demektir.

Çünkü o sistem küstahlığının tüm gücünü, faşist ve elitist düşünmeye alıştırılmış bir güruhun köpek dişlerinden döktüğü salyalardan alır!

"O tarafa atom bombası atalım", "Sularına zehir atalım, hepsini zehirleyelim", "Bu Kürtler alçak bir ırk"  gibi sözlerin tamamı birer salya damlasıdır!

Sert bir yazı oluyor farkındayım ama kusura bakmayın ve inanın 18 yaş üstünün dahi okumakta zorlandığı olaylarla dolu hafızam…

Birisini yazdım,  yayımlayamadım.

Diyarbakır Cezaevi’ndeki on dakikayı anlattım ve tashih için okuttuğum üç kişiden sadece biri okuyabildi yazının tamamını.

Birisi kustu diğeri kaçtı.

Ama bizim daha okuyamadığımız şeyleri bu halk bilfiil yaşadı!

Kanırta kanırta, kanaya kanaya, ağlaya ağlaya yaşadı!

Yaşıyor da…

Çok Ceylanlar öldü!

Ölüyor da…

Türkler ve Kürtler isimlerinden kaçmazlar!

Türkler ve Kürtler ölümden de kaçmazlar!

Beynimizi yiyen tezat ise, isminden kaçan adamların, isimlerden ürken korkakların, isimleri yasaklayan diktaların, Türklerin ve Kürtlerin birbirlerine kıymalarına sebep olmasıdır!

İsmin semayla aynı kökten geldiğini bilmeyen, Kutsal Kitapların gökten indiğine inanmayan aslanların (!) ülkesinde insan olmak da Ceylan olmak da ne zordur…

 

Fatih Tezcan

03.10.2009

fatihtezcan@hotmail.com

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI