bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Atatürk'le Yılbaşı ve Qilaban(Uludere)!

 Tarih: 31-12-2011 19:19:00
Fatih Tezcan
 
1933 Yılbaşı gecesi, Ankara Palas salonunda Atatürk’ün katılımlarıyla kutlanırken, saat 24’den sonra, Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip, yeni yıl armağanı olarak Atatürk’e üç kitap sunmuştu.

Bunlar, 1. Türk Tarih Kongresi Zabıtları, Söz Derleme Kılavuzu ve Dil Kurultayı kararlarını içine alan kitaplardı.
Millî Eğitim Bakanı kısa bir sunuş konuşmasıyla kitapları vermişler, Atatürk de armağanları alırken teşekkür ettikten ve hediyelerin öneminin altını çizdikten sonra yüksek sesle şunları söylemişlerdi:

—Bu anda duyduğum mutluluk büyüktür. Kıymetli Millî Eğitim Bakanımızın bu armağanından dolayı kendisine teşekkür ederim. Kendisinden ve diğer bakanlarımızdan her an böyle armağanlar beklerim. Bakan Beyin değersiz dediği bu armağan gerçekte çok değerlidir. Bu değerin herkes tarafından daha iyi anlaşılması için bu kitaptan bir sayfa okumalarını Bakan Bey’den rica ediyorum.

Atatürk’ün bu sözleri çok alkışlandı.

Arkasından Reşit Galip Bey, Gazi’nin emirlerini yerine getirerek armağandan, ayırmaksızın ve seçmeksizin, bir sayfa açtı ve,

—“Hepimizin kısmetine” diyerek okumağa başladı:


“Kafasını ve vicdanını, en son yükselme alevleriyle güneşlendirmeye karar vermiş olan, bugünün Türk çocukları, biliyor ve bildirecektir ki, onlar dört yüz çadırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık, hür uygar olan, yüksek bir ırktan gelen, yüksek yetenekli bir millettir. (Sürekli alkışlar).

Bir de şunu iyi bilmek gerekir ki, eski Etilerimiz, atalarımız, bugünkü yurdumuzun ilk ve otokton yerleşenleri ve sahibi olmuşlardır. Burasını binlerce yıl önce anayurdun yerine öz yurt yapmışlardır. Türklüğün merkezini Altaylardan Anadolu-Trakya’ya getirmişlerdir.


Türk Cumhuriyeti’nin sarsılmaz temelleri bu öz yurdun çökmez kayalarındadır. (Alkışlar).

Bu kutsal yurdun öz mirasçısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yılmaz koruyucusu o büyük, yüksek, soylu Türk kavminin bugünkü genç ve dinç çocuklarıdır. (Sürekli alkışlar).

Kaynak:  -Atatürk’ün sahibi olduğu- Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi…

*****

21.yüzyılın diktatörlükleri tek tek yıkılırken, asrın ilk ve en büyük diktatörlerinden birisinin Yılbaşı’nda neler yaşadığını okumak ilginçti….

İnternet’te ‘Atatürk ve yılbaşı’ konuşmasını ararken bulduğum bu satırlarda, Diyarbakır’dan yola çıkıp Dersim’den geçen ve bugün Uludere’de olanlara yorum yapan zihniyetin derin izlerini bulmak beni şaşırtmadı.

Dile kolay, bu kafa, İsrail’i kuracak lobinin, İngilizlerin ve ABD’nin onayı ve işbirliği ile, koca bir memleketi esir aldı…

Hangi kafa?
Türk Rize’yi Hamidiye zırhlısı ile vuran kafa!
Alevî Dersim’i savaş uçakları ile bombalayan, cellatlarla doğratan kafa!
Kürd Said’i hapseden, Şeyh Said’i katleden kafa!
1924’te Kürdler’e ‘özerklik’ vaad eden fakat özerklik hak getire, 15 senede 200 bin’e yakın Kürd’ü ve Alevi’yi katleden kafa!

Atatürk’ün ölümüne dek kaç kere ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin Güneydoğusu’na gittiğini biliyor musunuz?
1938’e dek sadece 1 kez  -yazıyla bir - Diyarbakır’a kadar gitti ve ertesi günü geri geldi.
Kürd’üm diyene ‘bölücü’, Müslüman’ım diyene ‘gerici’ dedi, ezdi, geçti.
Gelelim Uludere’ye…

Bakın iş daha nereden başlıyor…
Ulu, ulug'dan geliyor...
Yaşlı, ileri gelen, kanaat önder, büyük kişi anlamında;
732'de Orhun Yazıtları'nda var.
Yani en eski Türkçe sözcüklerden birisi...
Dere de 700 sene önce Türkçe'ye girmiş bir Farsça sözcük...
Esasen 'iki dağ arasındaki yarık' yani vadi demek…
Türkçe'ye uzanırken biraz 'su'landırılmış, dere denilmiş…
Neden bu iki kelimeye dikkat çektiğimiz herhalde anlaşılmıştır...
Mesele, kaçakçı mıydı, terörist miydi meselesi değil...
Mesele, bir devlet'in, halkının üzerinde binlerce sene önce hayat kurduğu, halen ikamet ettiği yerin ismine bile saygısının olmaması!
Mesele zihniyet, genel tavır meselesi ve bu daha son katliam'ı ele alırken dahi önümüze çıkıyor.
Kaza mı, hata mı, plan mı, kasıtlı mı, değil mi, kaçakçı mı, terörist miydi derken, yine aynı şey oluyor ve o kafa, tartışmaların arasında kendisini saklıyor...
Hangi kafa?
Yine aynı kafa!
Qilaban'ı beğenmeyip, Qilaban'ın insanlarına sormadan 'Uludere' diyen kafa!
Roboski'ye Karasu dayatan kafa!

 
Hangi kafa?
Alamadığı istihbarat yüzünden basılan karakol'daki katliam'a işaretle,
yanlış aldığı istihbarat sonucu 35 vatandaşını öldürmesine kılıf uydurmaya çalışan kafa!

Hangi kafa?
35 Kürd'ün ölümüne 15 saat çıt çıkarmayıp, kaymakam'a dayağı 15 dakika içinde
"SON DAKİKA! KAYMAKAM'A SALDIRI!" diye veren kafa!

 
*****

Velhasıl,
Yeni yıl’ın başına birkaç saat kaldı…
Medya’da ve meydanlarda hazırlıklar sürüyor…
Yine bir yılbaşı ve yine Popüler Kültür, yine yukarıdaki malum müfredat’ı yazan kafa,  yine medya elbirliğiyle, yine milleti, meydanlardaki manyaklığa sürüklüyor…
Daha kendi dininin,
İslam'ın Peygamberi'nden haberi olmayanlar,
Yılbaşı adı altında,
başka bir dinin veya sözde 'aziz'inin Noeli'ni kutluyor…
Bu, hayatsal olarak Hrıstiyanlaşmak,
Hazza tapmak için bahane aramaktır!
Diğer yandan,
Vergi kaçıran 35 Türk öldürülecekti de,
Medya'da ve Meydanlar'da Yılbaşı kutlanacaktı, öyle mi?
İşte bu da hayatsal olarak Türkiye'yi bölmek, ırkçılık ve ayrımcılık yapmaktır!
Kısacası,
31 Aralık 2011 gecesi Yılbaşı kutlayanlar,
İslam'dan uzaklaşmış,
tahrif edilmiş bir dinin, sapık olduğu söylenen bir tipine yaklaşmış,
Türkiye'nin birliğini anlayamamış,
yani maalesef,
ne Din'le ne Dünya ile alakaları kalmış insanlarımız olarak, arz-ı endam ediyor….

Bu gece 'Haklı' olarak ve doya doya haykırabilecekleri tek söz;
"ATAM İZİNDEYİZ!" sloganıdır!
Esas şaşırtıcı olan bu aymazlığa ve ‘melez itikada’ girenlerin, daha ertesi günden itibaren, devasa din ve memleket meseleleri hakkında kesin ve keskin yorum ve hükümlerin altına isimlerini yazarken, hiç utanmamaları, hadlerini bilmemeleridir.
Daha 35 insanın cenazesi dün toprağa verildi, bugün de taziye…
Daha bunun gecesi yılbaşı kutlayana ne desen boş, ne söylesen nafile…
Diriltmek Allah’a mahsus…
Vay ki o kafa’ya…
Vay ki  Vicdan’ı ölene…

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI