bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

'Ey Bülent Yıldırım! Sen ve Rabbin! Gidin Savaşın!'

 Tarih: 30-11--0001 00:00:00
Fatih Tezcan

 

 

 

 

 

Anlıyorum;
Bu kez Türkiye’nin de, devletin en üst düzeyinden yapılan tüm ikazlara rağmen aynı yanlışı ikinci kez yapma gafletine düşecek İsrail unsurlarını vuracağı netleşince…
Ama bununla beraber Akdeniz’de, geçen seneden farklı olarak, tam da filo öncesinde, adeta ‘vurulsun’ diye oraya gönderilmiş 2 külüstür İran savaş gemisine karşılık, USA bandıralı ileri teknolojiyle donatılmış savaş aletlerinin ve İsrail savaş unsurlarının gezdiğini hesaplayınca…
“En kötü ihtimali dahi değerlendiriyoruz” şeklindeki kritik önemi haiz demeciyle, Türk Devleti ve Askeriyesi için işlerin, ne derece ehemmiyet arz eden boyutlara geldiğinin ipucunu veren Ahmed Davudoğlu’nun dahi, ‘İran-ABD-İsrail-Türkiye’ silahlı kuvvetlerinin birbirine girmesinden başlayan senaryoların varabileceği noktaları, doğal olarak ön göremeyeceğini fark edince…
Türkiye Devleti’nin tüm sinerjisini, Esadizm’i ıslaha yölendirmesiyle, seneye, hem denizden hem havadan hem Golan’dan gelebilecek Yardım Akınları’nın kâbusuyla uyanan Siyonistleri bildikçe…
Biraz olsun anlıyorum...
*****
Hüzünlüyüm;
Mavi Marmara’yı, yelelerinden zor zapt edilen bir aslan misali, bağlı bulunduğu limanda beklerken düşündükçe üzülüyorum…
Aslan’ın yolcusu da aslan olacaktı; çakma aslan’ın zulm ettiği insanlara yardımı gerçek aslanlar götürecekti, hey hat! Limanda kaldılar, üzüldüler, üzülüyorum…
*****
Teselli buluyorum;
2. Özgürlük Filosu, Mavi Marmara’sız da olsa, İsrail’e bir travma daha yaşatacak ve bu travmalar, bu kalabalık çeteyi biraz daha yaşlandıracak…
Sloganik hamaset olmadığını ispata mahal yok ama zihinlerde oturması için daha sosyolojik bir argüman gerekirse;
Değil ırkçı işgalin düşük karakterli, oportunist üşüşmeleri olacak bu kalabalık, hiçbir populasyon, bu denli ‘haklı ve yakın tehdit algısı’ yüklü psikolojilerle, ruh sağlığı yerinde bir standartta yaşayamaz…
O yüzden İsrail’e yapılacak her tehdit, tahdit ve taarruz’un bir sosyo-psikolojik çöküntüye karşılık geldiğini asla planlarımızdan ve perspektiflerimizden eksik etmeyelim…
*****
Kızgınım;
Bu harekete ta başından beri, sırf hasedinden ve su-i zanından dolayı ayak direyen,
insanların gözyaşları sel olup akarken dahi pragmatist demeçler veren,
Zaman ve mekân tanımaksızın aleyhte duruşunu gösterirken kırdığı milyonlarca insanın kalplerine karşı hiçbir hassasiyet alameti belirtmeyen o Sufist, sanki bu tehirde payı varmış gibi, orada burada anlatılacaktır!
Oysa gidenler duasıyla mı gitti ki kalanlar bedduasıyla kalsın!
Kime anlatacaksın…
Anlatılan masum zihinler, Otoritelerine biadın sarhoşluğu ve sorgusuzluğun sorumsuzluğuyla,  gayet güzel aldatılacaktır…

*****
İHH ve Mavi Marmara ile ilgili çokça soru geliyor…
Hele de bu hüzünlü haberle ilgili…
Artık tek tek cevaplamanın mümkün olmadığına kanaat getirdim ve benim için Bülent Yıldırım, İHH, Mavi Marmara ne anlama gelir, bunu içtenlikle özetlemeye karar verdim…
her yaradılmış gibi benim de konuyla alakalı yanlış yorum yapma payım olabilir ama bazı görüp bildiğimiz şeyler, su götürmez şekilde kanaatlerimizin sağlamalarını yapmamıza yardımcı oluyor…
Bu sırada kendini doğrulayan bir teselli müptelalığından ziyade, en güvendiği kişi ve kurumu dahi İslam Standartları’na göre sorgulayan bir hal üzere olduğumuzun, bilmem ki altını çizmeye gerek var mı…
*****
Bağlamından koparılmış ayetlerin desteklerine güvenilerek oluşturulmuş propaganda metinlerine sıkça rastlamanın verdiği üzüntü ve endişenın de etkisi ile belirtmeliyim ki, görüşlerimi Kur’an ayetlerinin yardımıyla anlatıyor olmam, diğer bir deyimle Kur’an ayetlerini bu şekilde yorumlamam, mutlak ve muhakkak haklı olduğum anlamına gelmez.
Ben bir ayeti yanlış te’vil etmiş olabilirim ama sonuçta bu benim görüşümdür.
Diğer bir deyimle kastım, muhatabımın, mezkur mevzuyu, ille de bu ayetlerin bu yorumlarıyla ele almasını zorlayan bir tahakküm veya taassub’ değildir.
*****
En doğrusunu Allah bilir ama bana sorulanlar, aklıma düşenler ve benim bu konuda düşüncelerimi şekillendiren işaret levhaları şunlardır;
*****
Bülent Yıldırım’ın ve arkadaşlarının genellikle İsrail’e hitaben ‘akıl veren’ sözleri oluyor.
Keza diğer yandan, Mavi Marmara çıkmadan önce Taksim’de yaptığı konuşmada “Filistinliler’in yerinde Yahudiler olsaydı ve aynı zulme maruz kalsalardı, biz bu kez Yahudiler’e yardım için sefere çıkardık!”  dedi.
Neden bu yaklaşım ve üslub?

“Ey müminler, her davranışınızda Allah\'ı sıkı sıkıya gözeten ve adalete bağlı şahitlik eden kimseler olunuz. Sakın herhangi bir gruba karşı duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Adil olunuz, takvaya en yakın tutum budur. Allah\'tan korkunuz. Hiç kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide Suresi 8.ayet)
*****

Bu kadar koşturan Bülent Yıldırım’ın bir yerlerden menfaati mi var? Varsa ne?

Allah, iman eden ve iyi şeyler yapanlara söz vermiştir; onlara bağışlama ve büyük mükâfat vardır. (Maide Suresi 9.ayet)
******
Gerek Başbakan Erdoğan’ın, gerek Ahmed Davudoğlu’nun, gerek Bülent Yıldırım’ın gerekse de Ordu içinde bazı komutanların, İsrail’e karşı, Mavi Marmara Baskını’ndan dolayı büyük öfke duydukları biliniyor. Sivil ve askerî tüm unsurlarıyla birlikte Türkiye’nin bu bileşik öfkesi özellikle fazla bilinmeyen bir husustan mı kaynaklanıyor?

İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık.
Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever. (Maide 13.ayet)


Hakan Albayrak’ın Flaş... Flaş... Flaş?... başlıklı yazısına bakılabilir…

Bir yanlış anlamaya izin vermeme noktasında şu kadar icab edebilir ki;
Mavi Marmara Baskını, zaten bir nefs-i müdafaa değildir, bunun mevzu bahsi dâhi yapılamaz ancak, belki İsrail hayranlarını veya otorite-sever\'leri tatmin edebilecek bu \'legalizasyon çabası\' dahi, kedi döktüğü sütü bilir misali, \'Türkler\'e verdiği ve tutmadığı o sözü\' iyi hatırlayan İsrail\'in tüm retoriğini yerle bir etmekte, kendileriyle başbaşa kaldıklarında tüm kimyaları bozulmaktadır.

Yardım\'ın da savaş\'ın da bir ahlakı vardır!
İsrail, hangi noktada ve ne zaman ahlaksızlık ve haksızlık yaptığını kendisi çok iyi biliyor!...
Keza, İsrail\'in verdiği sözünü tutmadığını bilmemesine imkan olamayacak bir istihbarat ağına da sahip bulunanların, kalkıp bir de \'İsrail\'e sorulmalıydı\' tarzındaki çıkışları da, içerdiği büyük tezat ve yüklendiği kara propaganda misyonu nedeniyle kesinlikle bir \'arkadan\' veya \'içeriden vurma\' etkisi yapmış, söz sahibinin samimiyetsizliği  noktasında, feraset ve basiret sahibi insanlar için herhangi bir soru işareti kalmamıştır!

Bırakalım hikmetli ve hoşgörülü bir lider olmayı, biraz olsun öngörülü sıradan bir insan dâhi, ilintilediğimiz ayeti tezekkür ederek, İsrail\'in \'verdiği sözü tutmama geleneğinin ne kadar kadim olduğunu\', vicdanını karartmamış, aklını köreltmemiş insanların tepkilerinin de, bu kadim karaktersizliğin binlerce yıl sonra yine masum insanların kanlarının dökülmesine sebebiyetten vermesinden kaynaklandığını hemen anlayabilir...

*****
Mavi Marmara, herhangi bir otoriteyi kaale almaksızın İsrail’e teğet geçme tehlikesini göze alarak Gazze’ye gitmeye çalıştı ve yine çalışacak. Burada İsrail’e ısrarla verilmek istenen mesaj nedir?


Yahudiler ve hristiyanlar «Biz Allah\'ın evladları ve sevdikleriyiz» dediler. Onlara de ki; o halde Allah, niçin günahlarınızın yüzünden azaba çarptırıyor. Aslında O\'nun yarattığı birer insansınız. O dilediğini affeder, dilediğini azaba çarptırır. Gökler, yeryüzünün ve ikisi arasında bulunan tüm varlıklar Allah\'ın egemenlik tekelindedir. Dönüş O\'nadır. (Maide Suresi, 18.ayet)
******
Bülent Yıldırım’a Mavi Marmara ile Gazze’ye gidilme konusunda tepkiler gösterenler, hatta ‘Enver Paşa gibi milleti ölüme gönderiyor’ diyenler oldu. Aynı kişilerin “Öyle veya böyle, sonuçta orada İsrail diye bir devlet var kardeşim! İsrail oradayken biz gitmeyiz, gidecekse sevdikleriyle birlikte gitsin! Bizim ne işimiz var!” dediği de biliniyor…
Nasıl değerlendirmeliyiz?

Onlar (İsrailoğulları) dediler ki “Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Sen ve Rabbin, gidin, savaşın! Biz burada kalıyoruz!” (Maide suresi 24.ayet)

Eleştiri, eleyip atmak içinse karalamaktan ve yalnız bırak-tır-maktan ibarettir.
Bu ayette bir eleştiri değil bir yan çizme ve bir yalnız bırakma vardır.
Yıldırım’a ve İHH’ya Mavi Marmara konusunda tepkiler, farklı kesimlerden gelmiştir ve gelebilir de…
Ancak öyle eleştiriler var ki onlar sayesinde, Bülent Yıldırım’ın ve arkadaşlarının, bu ayetteki yan çizmeye benzer bir durumla karşı karşıya bırakıldığını düşünüyorum.
Bizim için ‘İsrail orada duruyorken Gazze’ye izinsiz gitmeyiz’ demek zul’dur!
Zira açıktır ki Mavi Marmara, çok net bir ‘mücahede vesilesi’dir.
Filolarla Gazze’nin yardımına yani İsrail’in üstüne gitmek, sarp bir yokuştur, insanlık alametidir!
Bu noktada geminin teknik nedenlerle mi yoksa siyasi manevralarla mı limanda kaldığının hiç bir önemi yoktur.
Ameller niyetlere göredir.
Gidiyorsa da mücahede niyetiyledir, kalıyorsa da…
Gitmesi de bir hamledir, uygun zamana bekletilmesi de…
Çekinilmesi gereken durum, ‘ileri görüşlü, hikmetli ve temkinli olduğu iddiasıyla reel-politik analiz yapmaya’ kalkarken, İsrailoğulları ile ortak paydada buluşma bedbahtlığına düşmemektir!

*****

İsrail’i nasıl bir son bekliyor?

Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde hak düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır. (Maide 33.ayet)

Ben İsrail’in, işgal ettiği topraklardan yakın veya orta vadede sürüleceğini düşünüyorum…

*****
Bundan sonrasında İsrail, Mavi Marmara’ya saldırırsa, yapılması gereken nedir?

Haram ay, haram aya karşılıktır. Yasaklar, dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Buna göre size saldırana, size saldırdığı kadar, siz de saldırın. Allah\'tan korkun ve iyi bilin ki, Allah kendisinden korkanlarla beraberdir. (Bakara Suresi 194.ayet)

Ahmed Davudoğlu’nun verdiği “En kötü ihtimali dahi değerlendiriyoruz” mesajı, muhatabına, “Sizin gibi ahlaksız bir işgalin faili ve fırsatçısı çete değil, yüzlerce yıllık bir devlet geleneğinin sahibi olan Türkler, şimdi ‘en kötü seçeneği dahi’ değerlendiriyorsa, anlayın ki aynı hatayı ikinci kez yapmaya kalkışmanız, ilkinde verip de tutmadığınız o sözün bedeli ile birlikte ödetilecektir.” anlamına gelmektedir ve gelmelidir!
****
Ama İsrail’in içinde sonuçta Siyonist işgale taraf olmayan, Filistinliler’e yapılanları tasvip etmeyenler de var. Onlara ne Olacak?

Yalnız bunların içinde tarafınızdan yakalanmadan önce tevbe edenler olursa biliniz ki Allah affedicidir ve merhametlidir. (Maide 35.ayet)
*****
Mavi Marmara veya diğer yardım organizasyonları, dünyevî midir yoksa Allah’ın Rızası’na ulaşmada vesile midir?

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. (Maide 35.ayet)

*****

“İHH ve Mavi Marmara, Gazze’ye yardım götürecekse, İsrail Otoritesi’ne sormalıydı! Kendi elleriyle kendilerini tehlikeye attılar!” mealinde açıklama yapanlar oldu…
Nasıl değerlendirmeliyiz?


Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın!
İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.
“ (Bakara 195.ayet)

Bu ayetin tefsiri sadedinde, Eyyub el Ensarî’nin yaptığı tashih ve tavzih önemlidir.
Eyyub el Ensari, ayetin mesajını ‘Düşmanın üzerine gitmemek’ şeklinde yanlış anlayanlara cevaben “Hayır! Ben bu ayetin tefsirini Resulullah’tan dinledim! Asıl böyle yapmak, yani düşmandan korkarak üstüne gitmemek, kendi kendini ateşe atmaktır!” demiştir…
Zaten ayetin doğru mesajı da, infak ile malların paylaşılması ve bu mal paylaşımından doğacak eşitlikçi anlayış ve yaşayıştan rahatsız olacakların saldırması halinde, ‘kaçmamak’ şeklinde anlaşılabilecek bir sadeliktedir.
Velhasıl, Otorite’ye Saygı temalı bir takım çıkışlar yapanların, kendi kendilerini tehlikeye attıkları, diğer bir deyimle, Mavi Marmara’da bulunan, yaralanan veya şehid olanların değil, bilakis, o ters ve kırıcı açıklamaları yapanların durumlarının tehlikede oldukları, bu Kur’an ayetinin ışığında net olarak fark edilebilen, müessif bir hakikattir.

*****
“İsrail’e sorulmaksızın oraya gidilmemeliydi, bizim yardım teşkilatlarımız da Gazze’ye yardım ediyor ama tamamen İsrail’in gösterdiği şekilde ve verdiği izinle hareket ediyorlar.” mealindeki açıklamaların ardında ne olduğunu sorduğumuzda, ‘masum insanların durduk yere şehid olduğu ve buna sebeb olanların sorumlu olduğu’ söyleniyor ve bunlar bir takım medyada da  geniş yer bulmuştu, halen konuşuluyor.
Gidenlerin üzüntüsüyle yapıldığı iddia edilen bu açıklamalar hakkında ne düşünmeliyiz?


Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah, bu düşünceyi, onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir. (Ali İmran 156.ayet)

Bakara Suresi 195.ayette geçen ‘kendi kendini tehlikeye atmak’ mesajı ile Ali İmran Suresi 156.ayette net olarak ‘inkârcı’ profille tanıtılan ‘hayıflanmacı tip’in benzerliği hakkında soru işaretimiz bulunmamaktadır.
Burada hatırlatmakta fayda var ki, \'Hasret\' kelimesi Kur\'an\'da 6 yerde geçer ve kullanımı, günümüzde kullandığımız formundan değişik ve serttir.
Misalen, Hakka Suresi, 50.ayette \'Şüphesiz Kur’an, kâfirler için mutlaka bir hasret sebebidir.\' şeklinde veya Yasin Suresi 30.ayette \'Hasret Olsun o kullara ki; kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.\' şeklinde gelir ki anlaşılacağı üzere hasret Kur\'an\'da, bizim kullandığımız \'özlem\' anlamından ziyade \'büyük hasar verici üzüntü, pişmanlık, kahır\' anlamında kullanılır.

Bu korelâsyondan anladığımız odur ki, dilerse iyiliksever bir sufi iddiasında olsun dilerse de apaçık bir inkârcı, insanların mücahedeleri hakkında ‘kalsaydılar -veya otoriteye sorsaydılar- o zaman ölmezlerdi’ yorumunu yapmak, müşterek bir fitnede ve \'hasrette\' buluşmak anlamına gelmektedir.

*****

İHH Basın Toplantısı\'nda, İHH Başkanı Bülent Yıldırım\'ın, yeni filoya katılmak için yüz binlerce gönlüllünün başvurduğu ve Mavi Marmara\'nın şartları hazır olduğu zaman yola çıkacağı noktasında açıklamaları oldu. Ancak Mavi Marmara\'nın gitmiyor olması da moralleri bozmuş durumda... Müslümanların durumu ve duruşu ne üzere olmalıdır?

Müminler arasında öyleleri vardır ki Allah\'ın huzurunda verdiği sözü her zaman yerine getirirler; kimi şehid olarak ahitlerini yerine getirmiştir, kimi de kararlarından vazgeçmeden sözlerini yerine getirmeyi beklemektedir!
(Ahzâb Suresi, 23.ayet)
...
Duruşumuz bu sağlamlıkta olursa, durumumuz da, Allah\'ın izni ile, yüzleri ağartacak bir hedefe ulaşacaktır...
Allah samimiyetle inananların, siyasetini temiz tutanların ve rotasını \'maksimum hayr\' üzere çizenlerin çabalarını boşa çıkarmayacaktır...

Allah, herşeyi gören ve her şeyin en doğrusunu bilendir...


Fatih Tezcan
fatihtezcan@hotmail.com

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI