bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

F.Gülen'i Bedduasının Altında Bırakan Tezat: Susurluk ve 17 Aralık!

 Tarih: 27-12-2013 08:17:00
Fatih Tezcan

 

Bu haber, Fethullah Gülen'i tamamen deşifre eden ve bitiren tezattır!
Türkiye bu çapta bir tezatı görmedi ve göremez!

17 Aralık 2013'te başlayan ve 1 Belediye Başkanıyla 3 Bakan oğlunun da alınmasıyla perdelenen 'Halkbank'a Saldırı Operasyonu' için, mevzu henüz mahkemeye bile taşınmadan Pensilvanya'daki çiftliğinde beddua seanslarına giren Fethullah Gülen mi;

Yoksa 3 Kasım 1996'daki Susurluk Kazası sonrasında, yani tam da 28 Şubat Süreci'nde,
29 Mart 1997'de Samanyolu Tv'de Osman Özsoy ve Mim Kemal Öke'nin sorularına cevap verirken "Susurluk'la bir cinayet işlenmiş, bir toplum suçu işlenmişse şayet, bunun örtbas edilmesini ben de istemem. Fakat üslubu her zaman, her yerde, her platformda münakaşa edebilirim. Bunun temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılacaksa, meclise olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi. Suçlular ortaya çıkarılmalı ve ceza verilmeliydi.Medya savcı olmamalıydı, hakim olmamalıydı. Bu açıktan açığa medya yanlış yaptı manasına çekilmemeli. Fakat bir üslup hatası yapıldı." diyen Fethullah Gülen mi?

Hangi Fethullah Gülen?

Gülen'in çok konuşulan bedduasının ön şartını hatırlamalıyız.
Ne diyordu Gülen?

"...hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar..."diyor ve sonrasında Türkçe ve Arapça beddualar ediyor, gündemi bu atağıyla belirliyordu.

Oysa Başbakan konuya dair her ağzını açtığında geçmişte ortaya çıkarılan yolsuzlukları hatırlatıyor, yapılan yolsuzluk operasyonlarına Gülen Cemaati'ne bağlı başta Zaman olmak üzere tüm gazetelerin kenar süsü gibi haber yaptığını ima ediyor ve bundan sonrasında da babasının oğlu bile olsa yolsuzluk yapan kim varsa üstüne gidileceğini, AK Parti'nin 3 Y yani Yasaklarla, Yolsuzluklarla ve Yoksullukla olan mücadelesini anlatıyor ama 17 ARALIK OPERASYONU'nun ULUSLARARASI BİR TAARRUZ olduğunu söylemekten de geri kalmıyordu.

Oysa şahsım ve AnalizMerkezi.com olarak biz, Fethullah Gülen'in Onursal Başkanı ve kurucusu olduğunu itiraf ettiği ABD'deki Niagara Vakfı'nın Başkanı'nın itirafını Türk Medyası'nda ilk kez afişe etmiştik.

Fethullah Gülen'e bağlı kişi ve organizasyonların sadece FBI ile değil CIA, İsrail, İngiltere, Rusya ve Çin İstihbarat Servisleriyle de görüşmeler içinde olduğunu ve bu görüşmelerin artarak devam edeceğini ifşa ederek "Anlayana davul zurna az anlamayana sivrisinek az" deme gafletinde bulunan Bülent Şengün, Fethullah Gülen'in ABD'deki en sadık ve çalışkan başkanlarından birisiydi ama gel gör ki, Fethullah Gülen bu uluslararası skandala cevap verememişti.

Oysa yine biz, CIA yan kuruluşu RAND Corporation ile Fethullah Gülen'in ve Örgütü'nün bağlantılarını yine isim isim söylemiştik.

Fethullah Gülen yine cevap verememişti.

Oysa biz, Türk Medyası'nda ilk kez Mavi Marmara öncesi aldığı sırları bilmezden gelerek israil Avukatlığı ve Sözcülüğü yaptığını da açığa çıkarmıştık.

Fethullah Gülen yine cevap veremedi.

Dolayısıyla 17 Aralık Operasyonu'nun üzerindeki 'ABD ve İngiltere Taşeronluğu' meselesini Gülen ve Örgütü asla izah edememişti, edemez.

Dahası var!

21 Nisan 2013 günü ABD Parlamentosu'nda ABD'li senatörler ve AIPAC yani İsrail lobisi, Yeni Türkiye'nin gurur kaynağı olan Halkbank'a Yaptırım istemişler, kendilerine akması gereken milyar dolarların Türkiye'de kalmasının engellenmesini istemişlerdi.

Bu küstah ve ahlaksız talep T.C Hükümeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a iletildiğinde herhalde Türkiye Devrimi'nin verdiği cevabı herkes tahmin ediyordur.

Bu yaptırım talebinden 40 gün sonra Gezi Olayları başlatıldı.
Bu yaptırım talebinden 8 ay sonra ise, Halkbank'a Operasyon yapıldı.

Bu operasyonun sonrasında ne oldu?

Fethullah gülen'in 1997'de Susuruluk Kazası'nın ardından ne gibi endişeleri baş gösterdi ise, harfi harfine bunlar oldu.

Yani?

Bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize dokunacak bazı şeylere kapılar aralandı.

Cumhurbaşkanı susmamalı, susarsa suça ortuk olur” diyerek Abdullah Gül’ü üstü örtülü tehdit eden Gülenci yazarları tüm Türkiye gördü.

Askere olan güvenimiz sarsılmaya kalkıldı. Sosyal Medya Timleri tarafından başlatılan ve ev sohbetlerinde sürdürülen propagandalarla halk arasında “Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’den başkası olsaydı, operasyon hakkında açıklama yapardı, üstüne giderdi” algısı oluşturulmaya çalışıldı.

Güvenlik kuvvetlerine olan güven sarsılmaya çalışıldı. Emniyet Teşkilatı tepeden tırnağa sorgulanır hale geldi. Devlet, emirleri amirlerinden değil de ağabeylerinden alan emniyet mensuplarına karşı önlem almak zorunda kaldı.

Meclise olan güven sarsılmaya çalışıldı. CHP’li Milletvekilleri ellerinde ayakkabı kutularıyla Meclis’in kürsüsüne çıktılar. Sadece bakanların değil Başbakan’ın dahi istifasını isteyecek kadar ileri gidenler çıktı.

İnsanlara olan güven sarsıldı. Halk Cemaatçiler ve Hükümetçiler şeklinde ayrıştırılmaya çalışıldı.

Ama 1997’de STV’deki konuşmasında olduğu gibi “Bunun üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele çözülmeliydi.” diyen bir Fethullah Gülen hiç ortaya çıkmadığı gibi, tam tersine, hala kendisine bağlı olan Samanyolu TV’deki operasyonun hem hakimi hem yargıcı kesilmiş skandal yayınlara ses çıkarmayan bir Fethullah Gülen vardı.

1997’deki o konuşmasında Susurluk Kazası sonrasındaki medya atmosferine dair “Medya savcı olmamalıydı, hakim olmamalıydı. Bu açıktan açığa medya yanlış yaptı manasına çekilmemeli. Fakat bir üslup hatası yapıldı." diyen Fethullah Gülen, 2013’teki üslubuyla herkesi şaşırttı ve maalesef “Artık o bir ABD İşbirlikçisi’ iddialarını doğrular noktaya geldi.

“40 yıldır aynıyım” iddiasında bulunan ve fakat ABD’deki ikametini sağlayan CIA Ajanları’nın kimliklerini isim isim yayınladığımız Fethullah Gülen, Halkbank’a Operasyon isteyen ABD’nin, İsrail Lobisi’nin ve İngiltere’nin güdümünde olmadığını bu tezatından sonra bir daha iddia edebilecek mi?

Adeta 1997’deki Fethullah Gülen’in 2013’teki Fethullah Gülen’e seslendiği ve ‘Üslup hatası yapıyorsun! Sana bağlı Gülen Medyası hem hakim hem yargıç oldu! Bu iş başka şekilde halledilmeliydi. Türkiye’nin birliğini bozdun. Devleti, emniyeti ve meclisi tartışılır hale sokmaya çalışıyorsun. Dış dünyanın ekonomik yatırım noktasında Türkiye’ye güvenini sarsmaya çalışıyorsun!” dediği noktada, Fethullah Gülen’in artık söyleyebileceği bir söz kalmış mıdır?

Dinlerarası Diyalog Süreci’nde Batıya olan bakışının değiştiğini, ABD’nin düşmanlık beslenecek bir ülke olmadığını Nevval Sevindi’ye 1999’da itiraf eden, “Vatikan’da ölmek istiyorum” sözüyle meşhur olan Fethullah Gülen’in bugün Türkiye tekrar Tarih Sahnesi’ne çıkarken, bölgesinde ve dünyada oyun kurucu ve gündem belirleyen aktör pozisyonuna geçerken, Başbakan isim vererek BM ve ABD’nin zulüm ve sömürülerine karşı çıkarken, İsrail tarihinde ilk defa bir devletten özür dilerken, rahatsızlığı nedir?

Nedir 1997’de Susurluk’u 2013’teki Halkbank’tan önemli yapan faktörler?
Yada diğer bir deyimle,
Nedir 2013’te Halkbank’a Saldırıyı, devletin ve milletin birliğini bozmak pahasına, halkı birbirine düşürmek pahasına, İsrail’e, Esad’a veya Sisi’ye edilmeyen bedduaları etmek pahasına savunduran güç veya güçler?

Medya’nın Mahkeme Olmaması gereken Susurluk bir yanda,
bizzat STV’nin soruşturmanın gizliliğini paramparça ederek tüm mahrem görüntüleri yayınladığı Halkbank bir yandayken, Fethullah Gülen’in söylediği veya söyleyeceği sözlerin, artık bir anlamı kalmış mıdır?

Biz olan bitenlere ABD-İsrail-İngiltere Destekli GÜLEN DARBESİ diyoruz.

Artık bu kadar net ve izah edilemez tezatlardan sonra, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’nın, bizim ULUSLARARASI İSTİHBARAT GÜÇLERİ’NİN DESTEĞİNDEKİ GÜLEN DARBESİ dediğimiz şu İHANETİ te'vil veya inkâr edebilecek durumu kalmış mıdır? 



FATİH TEZCAN
twitter/fatihtezcan
facebook/tezcanfatih

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI