bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

İslam Bahçesi ve İnsanlık Arasında DEVRİMCİ ARILAR!

 Tarih: 30-11--0001 00:00:00
Fatih Tezcan

 

 
 
İslamî Camia’da heryer, dergahlar, dergiler, dernekler, çay bahçeleri ve ocaklar, vakıflar, siteler, forumlar, yorumlar, makaleler, televizyonda ve radyoda yapılan programlar, daima tartışmalara sahne oluyor.
 
Bulunduğumuz durumun dışarıdan resmini çektiğimde, bazılarımızı ‘korumakla sorumlu olduğu orjinal Din\'de ekleme ve çıkartma yapıldığından dolayı, işin doğrusunu anlatma noktasında biraz da kızgınlık sebebiyle hikmetten uzaklaşmış\' buluyorum.
 
Ehliyetsiz ve liyakatsiz neşterler cahilce Din’in kalbine değmeye çalıştığından dolayı bunu biraz anlayabiliyorum hatta bazen ben de bu durumda kalabiliyorum ama bunun daha da kötüsü var ki esas fecaat o, maalesef...
 
Örnekle açıklamak gerekirse, kandil ve tapınak dinini savunan, ve diğer yandan bunu yaparken de insanları incitmemek için azami gayret sarfeden birisinin,
Mesele Allah\'ın dinini incitmeme (o dine bir şeyler eklememe ve o dinden bir şeyler çıkartmama) noktasına geldiğinde gösterdiği tembellik, onlarca asırdır çekilen ve çektirilen sıkıntının özeti gibidir.
 
Böyle böyle ruhunu örttüler veya soydular İslam\'ın....
 
Böyle böyle devrim ağacını kemirdiler veya oydular İslam\'ın...
 
Fecaat budur!
 
İyi niyetli, hikmetli, tatlı tatlı, hoş menkıbeli, naif, ince, latif ve muhakkak kakafoni.
...
Bazen insanlarla anlaşmayı çok önemseriz de,
Allah\'la anlaşmayı mistik ritüellerde saklı sanırız ve erteleriz.
 
Tabi bunun tersi de mevzu bahistir.
Bazen Allah’ın rızasını almayı önemser ama kullarını çileden çıkarmayı maharet zan ederiz...
 
Konu özelinde örnek verirsek, belki de Rabbimiz, muhatabını ‘Din’de olmayan bir şeyi ikame etmek üzere ikna etmeye çalışan’ bir kişinin
 
"Tamam! Ben araştırdım. Siz haklısınız. Allah hatasında ısrar edenleri sevmez. Ben de Allah\'a andolsun ki bir daha Allah\'ın dinine sonradan eklenen bir şeyi, kandili bir daha kutlamayacağım. Bunun yerine her günümüzü nasıl devrim kandillerine çevirebiliriz, bunun yolunu araştıracağım.
Allah\'ın günleri arasında Allah\'ın Kitabı bir fark gözetmediyse ve Allah\'ın Resulu bugünkü gibi bir kandil\'leştirme sünnetine gitmediyse ben de gitmeyeceğim. Zaten kafama takılyordu, Kur\'an\'ın doğum günü ve gecesi olan Kadir Kur\'an\'da var da neden diğerleri yok diye, düşündüm, haklısınız. Allah ecrinizi versin. Beraberiz kardeşim."
 
denilmesinden misliyle razı olacaktır.
 
İnsanların uydurduğu değil, Allah\'ın buyurduğu Din\'i önemsemeyi,
yani Miladî 7.yüzyılda Mekke Getto\'sunda gerçekleşen Evrensel Kur\'an Devrimi\'nin stratejisini, metodunu, kilometre taşlarını, tutanaklarını inceleyerek,
günümüzde halen Getto\'sallaştırılmaya çalışılan dini farkedip,
bu dinin orjinal İslam Dini ile gerek usül gerek maksad bağlamında herhangi bir alakasının olmadığını bilmeyi ve bildirmeyi önemsiyorum.
 
Bünyesinde \'bakın işte bu İnsan\'dır!\' denilecek insanlar yetiştirme potansiyeli olan konsept halen İslam’dır. Kur’an var oldukça, dünya tersine dönse de İslam kalacaktır.
 
İnsanlık kovanı, bu İslam bahçesinin ayetlerinden, sünnetlerinden, çiçeklerinden toplayacağı polenleri, hakikatleri, güzellikleri kendisine taşıyacak arıları yani Müslümanları bekliyor...
 
Ama bu İslam, gürültücü ve hoş sözlü görünen kalabalıkların yanıltmaya çalıştığı gibi fanatiklik veya tapınak ve kandil dini değil,
Resul Muhammed aleyhisselam\'ın liderliğini yaptığı Kur\'an Devrimi\'nin sunduğu konsept olan İslamî dünya görüşü, hayat stili ve siyasetidir.
 
Allah\'ın kulları ve kainatı için istediği ve insana tenezzül ederken, insanı muhatab alırken maksadı olan hayat nizamını yani İslam\'ı yaşamaya yönelik bir araştırma içinde olmalıyız.
 
İslam, ‘devamlı, düzenli ve dönüşümlü bir devrim’ ister ve içerir.
İnkılabî Devrim dediğimiz budur.
 
Bu devrimi anlamaya, anlatmaya ve yaşamaya başlamak,
14 asırdır üstü örtülen \'Kur\'an\'ın maksadı\' noktasında
ve İslam Tarihi hakkında arkeolojik kazılar yapmak,
bilgili ve hikmetli yazılar yazmak,
hezeyanla değil ama cesurca konuşmak ile olabilir.
 
Kısaca değinmek gerekirse,
 
İslam, lafız-laf medeniyetini değil,
mana-birebir karşılık bağnazlığını da değil,
kesinlikle \'maksad-yol düşünce sistemini\' ister.
 
Bu ne demektir?
 
Yolda giderken gördüğün işaret levhalarını söküp yanına alıyorsan, o işaret levhalarının bizatihi kendisine hayran olup, nereye, nasıl, ne için dikildiklerini göz ardı ediyorsan, levhacı olur ama asla yol güzergahını levha\'sız bulamazsın.
 
Yoluna bir taş düştüğünde 14 kilometre önce hangi levha\'nın olduğunu hatırlamaya çalışırsın.
Oysa saygıyla okuduğun levha\'ların maksadını ve yol güzergahını belirlemeye yönelik prensiplerini anlamış olsaydın, o levhaları yola dikenin arzuladığı Müslüman olur, kendi zamanındaki ve kendi ortamındaki çözümünü bulabilir, ille tepene yol yardım ekiplerinin gelmesine ihtiyaç duymazdın.
 
Öyle ya, yolda kaldığında gelenler yardım ekipleri de olabilir, onların kıyafetlerini giymiş maddi ve manevi soyguncular da...
 
Yolda giderken gördüğün trafik polisinin duruşuna hayran olup bir deli gibi arabayı kullanırken onu taklit etmeye çalışıyorsan, sahabenin tahkikte önde gelenlerinin, Hazreti Ebubekir,Ömer, Ali, İbni Abbas ve Musab\'ın yüzlerce defa insanları uyardığı hatayı yapıyor ve \'peygamberi taklit etmenin dinde veya dinden ve hatta din olduğunu\' sanıyorsundur.
 
Sen toplumda birlikte olduğun, sözüne değer veren insanların hayatlarına ‘trafik polisi’ olmak istiyorsan, bu yolda doğru eğitimden geçmeli,
yani terkedilen en büyük ve en önemli Sünnet\'i fark ederek, insanla değil Kur\'an\'la inşa olmalısın.
 
Bu eğitim, hayatını, ayetlerin nerede-ne zaman-ne için (neyi maksad ederek)-nasıl-kime(inenin, indiği insanın profiline olan durumuna) bakarak olabilir.
 
Eğer sen bunu yapmazsan, Kitabı\'ndan uzak kalırsan, sana dünyanın en lanetli yalanını söyleyecekler ve \'peygamberi taklidin yeterli olduğunu\' iddia edeceklerdir.
 
Oysa Allah, insanlıkla muhatap olurken, insana tenezzül yani kitabını inzal ederken, maymun\'laşmış bir kalabalık değil,
aksine,
her bir ferdi sanki kendisine peygamberlik gelecekmiş gibi aydın, şuurlu, komplekssiz, üretken, çileli, cesur ve çalışkan bir topluluk yani Ümmet istedi.
 
"Trafil polisinin kimliğini sorgulamayın! O benim vazifelendirdiğim ve oraya koyduğum bir şahıstır!" demek istedi ve o çok tartışılan "Allah ve Resulu" formunu ayetlerde bunun için kullandı.
 
Ama insanlardan bazıları dualizm hastalığını İslam\'a taşıyarak, trafik polisinin anlık yol göstermelerini bizatihi trafiğin kendisine teşmil ettiler.
 
Allah Resulu\'nu \'ikinci Allah\'mışçasına hüküm koyabilir\' sandılar.
 
O\'nun şahsî içtihat yapma hakkını yok saydılar.
 
Sahabe, \'vahiyse hak\'tır hemen yapalım ama bu senden ise yanlış içtihat olabilir ya Resulullah\' diyorken,
 
sonraları Ebu Hanife sahabenin ve başkalarının yorumları kendisine dayatıldığında \'hum rical nahnu rical: onlar adamsa biz de adamız\' derken, yani \'onların yorumu oysa odur, bizimki de budur\' asaletini ve cesaretini gösterirken aynı perspektif üzereydi.
 
Korkmamak gerek!
 
Ve insanlara, kalabalıklara, güce,
tarihsel sürece,
ve bu süreçte gelen din mirasının kalabalıklarca kabulune ve iriliğine,
Kur\'an\'ın deyimiyle \'kitap yüklü merkeplerce\' yığın yığın yazılan kitaplara,
bu yoğun çamur yığını anlatılırken izlenen komik veya fanatik dile değil
Allah\'a,
Devamlı-Düzenli-Dönüşümlü bir Devrim içeren ve isteyen İslam\'a güvenmek gerekir!
 
Bizim en büyük zorluğumuz ve sınavımız, \'rağmen\' anlamak ve yaşamak zorluğudur.
 
Yanlış anlayanlara, anlatanlara, dayatanlara \'rağmen\'
Kur\'an var oldukça asla elimizden ç-alınamayacak olan Din\'in doğru\'sunu bulma, bilme, anlama, anlatma ve yaşama, Müslüman\'ın en büyük ödevi, görevi ve imtihanıdır.
 
Bu yolda \'sineklere ve bataklığın kokusuna rağmen arı olmak’ üstümüze -formel fıkhın tanımıyla- namaz gibi oruç gibi parasını paylaşmak gibi farz-ı ayn\'dır.
 
Zaten Müslüman olmak Arı olmaktır.
 
Sinek kalınabilseydi, geleneklere reform gerekmeseydi, Kur\'an asla inmezdi.
 
Mekke bataklığında Allah ile beraber ilahların isimleri (örn. Lat-Menat-Uzza) ezbere bilinir ama bu isimlerin tamamının aynı zamanda Allah\'ın isimlerinin versiyonları olduğu bilinmez(İlah-Mennan-Aziz)...
 
O, bir çok inanç sisteminin ve dinin karşımı olan hayatı anlatan en önemli ve belki de tek kitap halen Türkçeye\'ye çevrilmiş dahi değildir!
 
Din Mafyası ve Mekke\'nin Sinekleri\'nin, Din Elçisi ve Mekke\'nin Arısı Muhammed aleyhisselam\'a \'Sen geleneklerimizi , dinimizi iptal eden bir muptilsin\' demeleri ve böylece onu devirmeye çalışmaları düşündüldüğünde, Müslüman Arı olmaktır sözü daha iyi anlaşılır.
 
İlk Müslüman\'ların yarısından fazlasının 18-23 yaş grubu ve Devrim Liderimiz Hazreti Muhammed\'in dahi 40 yaşında olduğunu düşündüğümüzde Kur\'an Devrimi\'nin nasıl bir sinerji oluşturduğu ve enerji gerektirdiği daha iyi anlaşılır.
 
Musa bir devrimciydi.
İsa keza reformist bir devrimciydi.
Muhammed inkılab/dönüşüm içeren bir devrim\'i tedricen/aşamalı olarak Allah\'tan yeryüzüne taşıyan bir devrimciydi.
 
Allah onlardan razı olsun ve onları desteklesin, bizleri onların yolunda kılsın, ayırmasın.
 
Bu yolda sineklerin vızıltılarıyla anlayamayanların hezeyanları birbirine karışmıştır.
 
Bunlara rağmen Müslüman kalmak, arı olmak Allah\'ın üstümüze yazdığıdır.
 
Bir yanda, Kur\'an Devrimi\'nin sözcüsü ve lideri Muhammed aleyhisselam\'a postacı muamelesi yapan ve böylelikle Allah Resulu\'nun kafa ve kalp ahenginin vahy\'i alma ve paylaşma noktasında sağladığı ideal durumun, insanlık için ıskalanmaması gereken bir profil, pozisyon ve potansiyel içerdiğini göremeyecek kadar hikmetsizleşmiş ve vicdansızlaşmış bir dil.
 
Diğer yanda ise
Mekke\'li Emin Muhammed iken,
Allah\'ın indirdiğine bir şey bindirmeyeceği,
Allah\'ın buyurduğuna ilaveten bir şey uydurmayacağı,
Allah\'ın hükümlerinin üstüne şahsi görüşlerini evrensel ve tüm zamanlara hakim hükümlermiş gibi eklemeyeceği Allah tarafından bilinen ve istenen,
zaten bunun için \'Mustafa: istafa edilen: kalabalıkların arasından onların yanlışlarından ve ihtiraslarından beri durarak ve süzülerek gelen ve böylece İlahi otorite tarafından sözcülüğe ve liderliğe seçilen\'
Mekke\'li Muhammed iken Resulullah Muhammed olan peygamberi,
hiç bunlar bu şekilde değilmiş de sanki Allah Resulu hükümde Allah\'a ortakmış,
kendisi için koca kainat yaratılmış gül kokan nurlu bir insanüstü varlıkmış gibi tanıtan,
ve bu duygu sömürüsü ile İslam ve amaçladığı kişi-toplum nizamıyla alakası olmayan bir konsepti, tabiri caizse Çakma İslam\'ı,
iyi niyetli, saf, bilgisiz, en kötüsü bilgisizliğinden habersiz insanlara orjinal İslam\'mış gibi dayatan,
insanlarla Allah\'ın arasına trafik polisi ve yol yardım ekibi kılığında girip, insanların Allah\'tan beklediklerini \'kendilerine tabi olma şartıyla Allah\'tan alarak onlara vereceklerini veya buna vesile olacaklarını iddia etmeleri sebebiyle\' Din Mafyası olarak nitelendirdiğim kesim.
 
Bu iki doğru görünümlü yanlışa rağmen İslam\'ı anlama, anlatma ve yaşama zordur zira \'doğru hangisi kardeşim? her kafadan bir ses çıkıyor yahu!\' dedirten bir gevezelik ve \'doğru enflasyonu\' söz konusudur.
 
Ama ümitsizlik geçersizdir zira halen Kur\'an tahrif olmuş değildir.
 
Reform gereken İslam değil, İslam\'ı algılama biçimimizdir.
 
Halen, İslam ve Kur\'an Devrimi için yaptıkları düşünüldüğünde sadece kendisindeki modelliği değerlendirmekle kalamayacağımız,
aynı zamanda eğer gerçekten peygamberi doğu anlıyorsak,
ağlamadan,
onun gibi hikmetli bir devrimci olmak için Allah\'a yakarmadan yapamayacağımız bir
Hazreti Muhammed\'imiz  var!
Allah’ın selamı ve desteği O’na ve yoluna olsun!
...
 
Bakın, bu ümmet -biiznillah- her günahın hesabını verebilir de ,
Kur\'an\'ın istediği seviyeyle,
Hazreti Muhammed\'in liderliğiyle alakasız bir tembellik ve umursamazlık içindeyken,
diğer yandan birbirini eleştirmede, birbirine kin duymada ve çekişmede gösterdiği çalışkanlığın ve takipçiliğin hesabını veremez.
 
Allah Ümmet\'i,
bu sözünü ettiğim Devrim\'in gereğini yapmak yerine,
kainatın kendisi için yaratıldığı, gül kokulu ve uzaktan ayı bölen lazerci bir peygamberi önce uydurup, sonra bin bir yalanla ve hatta devlet oyunlarıyla tarihte bir yere koyup,
sonra bu yalan peygamber imajını şahsi sapkın din görüşlerine maskot edinerek konuşan ve bu insan ürünü dini Allah\'ın diniymiş gibi saf ve iyi niyetli insanlara dayatan Din Mafyası\'nın şerrinden korusun.
 
Tercih yapma ve karar alma işine yaradığından dolayı Allah\'ın verdiği nimetlerin en değerlisi olan aklı,
türlü tevillerle, yanlış anlamalarla, istisna ve duygu sömürüleriyle yanına başka herhangi bir güç ve varlık getirilmeyecek bir biçimde Allah\'a yönlendirmemizi sağlayan
ve böylelikle Allah\'la beraber başka herhangi bir şeyi, kişiyi, gücü otorite sanma ateşinde yanan Mekke Çölü\'nü bir İslam Gölü\'ne çeviren İslam,
bu yaptığıyla,
Dünya her ne kadar kaos ve karışıklık içinde olursa olsun yine yeniden aynısını yapmaya muktedirdir.
 
İslam, bu vaadi bünyesinde barındırır.
Bu umudu Müslüman\'da barındırtır.
İslam doğru anlaşıldığında arındırır.
Kur\'an doğru anlatıldığında insanlığı saçmalıklardan ve savaşlardan arındırtır.
Maksadından uzaklaştırılarak bulandırılan Kur\'an ise kafa karıştırır.
Menfaatlerine gelmeyen otoritelerce sulandırılan İslam sömürü aracıdır.
 
Düzenlilik içinde,
tatil içermeyen bir Devamlılık prensibinde,
Yobazlığa değil Dönüşüme anlayış duyan,
tarif edildiğinde karşılığı
\'İlahi lütuf ve siparişle İnsanî bir Devrim\' olan İslam\'ın,
Devrim Manifestosu ve Faaliyet Metinleri olan Kur\'an\'ın,
bilinen adıyla Asrı Saadet\'in tutanakları gibi görülmesi,
bu gözle titizlikle incelenmesi gereken ayetlerin her birinin,
neyi-nerede-ne için- nasıl-ne zaman ve kime/kiminle gerçekleştiği gözetilerek ve sonuçtaki durum model alınarak hayata taşınması,
İslamî anlamda enfes bir inşa sürecine yol açan Sünnet\'in kıymetinin bilinmesi,
henüz insanlığın da Ümmet\'in de uzağında olduğu ama çöldeki adamın suya olan iştiyakı gibi ihtiyacı olduğu açılımlardır.
 
Hiçbir şey su\'yun yerini tutmaz.
 
Hiçbir şey orjinal bal\'ın verdiği şifa\'yı vermez, veremez..
 
‘Şekerli bal\'dır ümmete yedirilen asırlardır ve fakat saf İslam balını dünyaya taşıyacak olan yalnızca durumun farkında olan, çalışkan Müslüman Arılar\'dır.
 
Ümmet, asırlardır dayatılan laf medeniyetini, İslam\'ın isteği sanmakta ve birebir tatbikleri İslamî Hayat zan etmektedir.
 
Bunun sorumlusu lafazanlar\'dır.
 
Oysa Kur\'an , rotasını bilmeyen gemiye hiçbir rüzgarın yardım edemeyeceğini takdir eden Allah\'ın, insanlara, nerede ve hangi zaman diliminde yaşarlarsa yaşasınlar kendi rotalarını çizmek üzere gönderdiği \'Yol Güzergahı Çizme Kılavuzu\'dur.
 
Bunu Din Mafyası bilir ama insanları koyun yerine koyduğu için anlatamaz.
 
Bunu lafazan\'lar bilirler ama geveze\'lik en zor bırakılacak huyken, bir de Allah adına konuştuğunu sanmanın verdiği kibir ve şımarıklıkla yaşamak, gerçek din\'i, orjinal İslam\'ı, Allah\'ın maksadını anlatmaya engeldir.
 
İşte devrim sözcümüz ve liderimiz Muhammed aleyhissselam\'ın \'kıyametin gelişini çabuklaştıracak alimler\' dedikleri bunlardır.
 
İşte Kur\'an\'ın \'umulur ki kurtuluşa erecekler\' dedikleri ise,
Allah\'ı zikretmenin,
Allah\'ın dediğini ve yapmayı amaç edindiğini anlamadan sayıklamak değil,
bil-akis,
İslamî dönüşümün ve devrimin, bazı dinsel merkezlere, tapınaklara ve günlere hasredilebilecek bir nizam değil,
hayatın tüm alanlarında ve zamanlarında özgürlük, huzur ve adalet dağıtan, sözü dinlenen ve geçen bir aydınlanma olduğunu haykırmak olduğunu bilenlerdir.
 
Müslüman, kendisinde şüphe bulunmayan bir Kur\'an\'ın,
kendisinde şüphe bulunmayan Emin bir Peygamber\'in peşinde gittiğini iddia ederken, neden bütün güvensizliklerin ve tembelliklerin kendisinde toplandığını sorgulamalıdır!
 
Oysa Biz Müslümanlarız!
Allah\'ın isimlendirdiği insanlarız.
Biz Farklı olmalıyız!
 
Tüketici değil Üretici,
 
Tarihte ortaya çıkan çakma din\'e bağlanan Gerici değil
Allah\'ın Kitabı\'na dayanan İslam\'ı araştıran ve isteyen bir ilerici.
 
Lafazan kalabalıklardan, Kur\'an\'dan başka kitaplardan korkan bir Sünepe değil,
Hikmetli ve Dönüşümlere saygılı yani anlayışlı bir Devrimciliği amaçlayacak, yaşayacak ve anlatacak kadar İhlaslı ve Cesur.
 
Üslubu \'kaybedecek bir insan hakkım dahi yoktur\' düşüncesiyle yumuşak,
durumu \'İnsanların hatrı için Allah\'ın dinini değiştiremem\' diyecek kadar ilkeli.
 
Konuşmasının köşeleri keskin değil hikmetli.
 
İflah olmaz İslam Düşmanı\'nı titretecek denli kuvvetli,
ama bir kardeşini kırmaktan korkarak terleyecek kadar incelikli.
 
Ne kadar güçlü olursa olsun bir o kadar adil,
azaltanların ve abartanların dünyasında İslamî kimliğiyle mutedil.
 
Bir şeyleri yapanların ve üretimleri üstlenenlerin arasında seyirci değil, üretim\'i ve hayr\'ı ortaya koyma noktasında çalışkan bir fail.
 
\'Başkentini Kabe, sathını bütün dünya\' olarak çizdiği Vatan tanımı dahilinde, bu Vatan\'ın kurucusu olan Allah\'ın kendisine verdiği izzet\'i koruma noktasında Mücahid,
ve fakat İslam\'ın fetih anlayışının \'adım adım\' değil \'adam adam\' olduğunu fark eden bir davetçi.
 
İslam, toprak fethi değil topluluk sevgisi ister, diye düşünen bir tebliğci.
 
Peygamberlerin, Allah tarafından bu Vatan’ın her zaman için herhangi bir tarafından çıkabilen Din Mafyası’na karşı mücadeleyle görevlendirilen İslam Başsavcıları olduğunu anlayacak denli tarih şuuruna sahip,
ve kendisini de İslam Devrimi’nin özünü koruma noktasında ‘Dava Avukatı’ kadar iyi yetiştiren bir mücadele insanı.
 
Velhasılı,
Müslüman, bunlarla ve fazlasıyla açıklanamayacak kadar üst düzey bir kimlik ve kişilik profilidir.
 
Müslüman\'ın, hayatın ve sorunların içerisinde konuştukça ve yaşadıkça farkını ortaya koyduğu bir düşün, duygu, söylem ve eylem potansiyeli olmalıdır.
 
Müslüman demek iyiler için umut demektir.
Müslüman demek şer otoriteleri için tehdit demektir.
 
Bunun için, aklımızı, fikrimizi, duygumuzu, düşüncemizi, tecrübemizi, planımızı, projemizi, kafamızı, kalbimizi,
detaylara fazla takılmadan,
doğru bildiğimiz İslamî şablonlarımızı gözden geçirerek,
Kur\'an\'a dayanmayan hiçbir cümlemizin sonuna \'dır\' koyup \'dır dır\' yapan bir duruma düşmeden,
\'hiçbir cümlenin sonuna \'dur\' koyup İslam\'ın zaman tanımayan ışığını durdurucu, mutaassıb/bağnazca İslam\'ı önleyen bir bedbahtlığa girmeden bir araya getirmeliyiz.
 
 
Birleşmeliyiz.
Buluşmalıyız.
Yazmalıyız.
Kazmalıyız.
Bilmeliyiz.
Anlamalıyız.
Anlatmalıyız.
Yaşamalıyız.
Planlar ve projeler, Müslüman Arıları bekliyor!
Allah rızası için asrın insanına uygun bir servisle sunacağımız saf bal yapmalıyız!
 
Birbirimize ve henüz sözümüzü dinlemeyen ve anlamayan insanlara karşı şu \'yaftalama hastalığı\'ndan uzak,
çok anlayışlı, af edici ve hikmetli,
Sahte otoritelere karşı ise önce tebliğci ve dai ama sonra şiddetli bir direnişçi olmalıyız!
 
Müslüman olmak başka bir şeydir.
 
İnsanların iyiliği için Allah tarafından sipariş edilmiş ve meydana getirilmiş bir topluluk olmak başka bir şeydir...
 
Bu bir ayrıcalıktır.
Bu ayrıcalık din faşizmini, peygamber milliyetçiliğini değil,
derin düşünmeyi, kaliteli konuşmayı, tutarlı yaşamayı yani büyük ve güzel sorumlulukları içerir.
Bu ayrıcalık işin hakkını vermeyi icab eder!
 
Müslümanlık hayatın hakkını vermek demektir!
İslam, Dinin, Devrimin, Dünyanın, Kitabın, Liderin, Kardeşlerin, Karakterin, Kimliğin, İnsanlığın, Dünyanın, Hakikat\'ın Hak\'kını vermek demektir.
 
Bunun bir adamla veya bir cemaatle, bir mezheble, bir nostaljiyle olacağını iddia edenler, Din\'in ne olduğunu anlayamayanlardır.
 
Bunun İslam\'ın, Kur\'an\'ın ve Resulullah\'ın ne demek istediğini anlayarak, İslam Devrimi\'nin Kitabının tutanaklarını ve Liderlik Anlayışı\'nı bu farkındalıkla beraber günümüze taşıyarak olabileceğini savunanlar,
Allah\'ın sünnetullah\'ını ve yeryüzüne müdahale prensiplerini doğru anlayanlardır.
 
Allah, köklerini İslam\'da ve Kur\'an\'da bulan,
Sadece İlahî Söz’ü önemsemekle yetinmeden,
Söz’ün gösterdiği Yol’u fark ederek
bu yolda İnkılabî Devrim metoduyla yürümeyi nasib etsin.
 
Umulur ki bu dünya, Müslümanlar’ın eliyle, diliyle, fikriyle kurtulacaktır...
 
Bu dünya ve insanlık,
Bu Vatan ve bu halk,
İslam’ın işgale, sevgisizliğe, saygısızlığa, seviyesizliğe ve her türlü sömürüye karşı duran,
Muhabbet, adalet, eşitlik, sevgi, kardeşlik ve hoşgörü yüklü polenlerini,
Kur’an’ın sayfalarından ve Peygamber’in hayatından aldığı ilhamlarla,
Bulunduğu mekana ve yaşadığı zamana taşıyacak Arıların,
saf, katıksız, hastalıksız, hurafesiz İslam Ballarıyla şifa bulacaktır...
 
İnşaallah, umulur ki kurtuluşa erecek olanlar işte bu devrimci arılar
ve onların akıllara, asırlara ve hayatlara taşıdıkları saf İslam ballarıyla şifa bulacak insanlardır...
 
Fatih Tezcan
fatihtezcan@hotmail.com
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI