bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

İzzet'imiz İsrail'de Rehin ama MOSSAD Türkiye'de Serbest!

 Tarih: 30-11--0001 00:00:00
Fatih Tezcan

 

 

 

 

İsrail’in İzzet Şahin’i rehin alması üzerine kurulu bu yazıda Ulusalcılar, Milliyetçiler, Müslümanlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sorularım olacak...

Evet, İzzet\'imiz İsrail\'de Rehin ama MOSSAD Türkiye\'de Serbest!

Bunu da sorgulayacağız!

Hiç açılmamış perdeleri aralayacağız...

Ve bazı kesimlerin görmezden gelmelerinin arka planını...

...

İHH’nın Filistin’deki  görevlisi İzzet Şahin, Filistin’i on yıllardır işgal altında tutan Siyonist Terör Örgütü İsrail tarafından 24 Nisan’da gözaltına alındı ve 27 Nisan’dan bu yana tutuklu...

Benim için hadise net: Bir Müslüman daha Siyonist Çete’de rehin!

Ama tabi durumun ‘resmi ve ‘hukuki’ vecheleri böyle değil.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bizim terör örgütü veya işgal çetesi dediğimiz İsrail’i ‘resmen’ tanıyalı on yıllar oldu...

Üstelik, ikili ilişkiler gayet iyi...

Sivil platformda ise İzzet Şahin’in serbest kalması için resmi kanallar uyarılmakta ve çeşitli platformlarda girişimi eylem ve protestolar olmakta...

(Hemen hatırlatalım ki İHH’nın da içinde olduğu Filistin Gönüllüleri Platformu’nun 11 Mayıs Salı(yarın) Taksim İstiklal Caddesi Galatasaray  Lisesi önünde saat 12:30’da yapılacağını duyurduğu protesto büyük önemi haizdir, okullar asılmalı,işlerden izin alınmalı ve orada olunmalıdır...)

Şimdi burada AnalizMerkezi.com internet sitesinin manifestosunda geçen bir cümleyi hatırlatarak başlayalım:

“Bilgi eksikliği veya sabit fikirlilik nedeniyle ‘radikal’ olarak yaftalanabilen hakikatlerin, kolay anlaşılır bir üslup ve hamasetten arındırılmış bir izahla açıklandığı takdirde kafalarda ve kalplerde hak ettiği karşılığı bulabileceğini düşünen bizler, böylelikle insanların birbirlerini çok daha kolay anlayabileceğini ve suni toplumsal duvarların zamanla yıkılabileceğini öngörüyoruz.

Evet, suni duvarlarımız ve oysa bunları inşa eden ortak düşmanlarımız var bizim!

Hem bizim düşmanlıkta ortak olabileceğimiz, hem kendi aralarında iyi ortak olan düşmanlar!

Bizi bölen ve daha da bölmek için çalışan düşmanlarımız var bizim; ve bizi birleştirmeye vesile olabilecek düşmanlıklardır bunlar, dikkat edin!

Mesela;

Baykal’ın kasediydi, suikastıydı ve istifasıydı derken Ulusalcılar’ın,

Anayasa değişikliği ile ilgilenirken Milliyetçiler’in,

Hatta birbirinden asla ayrılmayacak İslami cepheler arasında binbir safsata ile ayrım yapıp fark gözeterek konuya ilgisiz kalan bazı Müslümanlar’ın

İsrail’in uydurma bir senaryo ile hapsettiği İzzet Şahin olayına olan ilgisizlikleri eleştiriye tabi tutulmalı değil midir?

Bu dikkat çektiğim perspektif maalesef ihmal ettiğimiz bir açı!

Oysa mesela, Mustafa Kemal Atatürk’ün Bombay Gazetesi’ne verdiği demeç, milletvekili Süleyman Gündüz ile yaptığım görüşmeden de teyid edebiliyorum ki, gayet nettir:

 “Araplar\'ın arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa bir kaç sene Araplar\'dan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.”

Bu ne demek ?

“Ortadoğu’da İsrail adında bir devlet kurulacağını duyuyoruz. Bu bizim için savaş sebebidir!”

Bu demek!

Ve...

İsrail’in sözde devlet ilanını yapmaya çalıştığı büyük kulis günlerinde, Araplarla beraber İsrail’in kurulmasına karşı çıkan bir numaralı ülke hangisiydi?

Türkiye!

İsmet İnönü’nün  yönlendirdiği Türk dış politikası, Siyonistler’e kök söktürüyordu!

Hatta bu takdir edilesi kösteği önlemek ve İsrail’in kurulmasına medyatik bir lansman yapmak,  devlet ilanından sonra da cilasını atmak için Hürriyet Gazetesi kurulmamış mıydı?

Hürriyet’in, İsrail’in sözde devlet ilanından sadece 13 gün önce alelacele yahudilerin paralarıyla kurulduğu o kadar net biliniyordu ki, Sedat Simavi bir başyazıyla tekzibe falan kalkışmıştı ama pek tabi güdük kalmıştı...

Oysa Türk Halkı’na ezberletilen, İsrail kurulduktan sonra Türkiye’nin iki saat içinde bu devleti tanıyarak Dünya\'da ilk olduğu illüzyonudur, hepsi o kadardır.

Şimdi Ulusalcı Cephe’ye sorasımız var:

Hem Ebedi Şef’iniz hem Milli Şef’iniz, Filistin’e sahip çıkma ve Emperyalist Batı’nın ileri karakolu İsrail’e karşı durma poziyon ve profilleri buyken bu İsrail aşkınız, bu Filistin vurdum duymazlığınızı ne ile açıklayabilirsiniz?

‘İsrail’e aşkımız yok’ diyenler, TSK-İsrail sıkıfıkılığından, Ergenekon’un Başbakan adayı Bedrettin Dalan’ın İsrail bağlantılarına kadar yüzlerce soruyu cevaplamak durumunda kalabilir...

Velev ki, onlarca kitapla ve yüzlerce örnekle çürütülen ‘Araplar’ın toprak satıp ihanet ettikleri’ yalanı gerçek olsa bile, vazgeçilmez liderinizin ve Hitler’e benzetildiğini duyduğunuzda öfkelendiğiniz Şef’inizin ‘savaş sebebi’ saydıkları İsrail Terör Örgütü’nün bir Türk’ü rehin alması sizi nasıl yerinizden kımıldatmaz?

Aynı soruyu hemen Milliyetçi Cephe’ye de sorabiliriz!

Doğu Türkistan’da Çin zulmü baş gösterdiğinde ayaklanan, hatta Fatih Camii’nde her zaman ki gibi siyasi bayraksız yaptığımız eylemde MHP bayrakları açıp ortamı gerecek kadar duruşlarını izhar ısrarında bulunan sizleri, mevzu Filistin ve İzzet Şahin olduğunda eylemlerden,protestolardan alı koyan nedir?

İğne-çuvaldız misali dönüp kendimize batırasımız var:

Afganistan-Çeçenistan-Bosna-Irak-Yemen-Filistin ve diğer bölgelerimiz arasında nasıl fark gözetiriz?

Bu safsatanın istidlalini hangi kaidelere göre ‘İslamiymiş gibi’ gösterebiliriz?

Sadece HAMAS seçimlere girdi diye Filistin’i, Mescid-i Aksa’yı , Kudüs’ü İsrail’in kucağına bırakıp yüzünü başka cephelere dönmek, hakikaten gerek bu dünyada gerek mahşerde tutarlı bulunacak bir tavır mı sanılıyor?

Traji-Komiktir!

Sonra neye göre İHH sadece sıradan bir yardım kuruluşudur?

Hayır, İHH, 120 ülke ve 167 bölgeye olan yardımları ile genelde Ümmet’in özelde Türkiye’nin göz bebeklerindendir!

Bildiği gibi operasyonları vardır ama hakkında rahatça yalanlar uydurulduğu gibi İHH güdümlü ve-veya operasyonel değildir!

İzzet Şahin, bir yanıyla esirlerden bir esirdir.

Bir İsrail hapishanesinde günlerdir esir tutulan İzzet Şahin’in Guantanamo’da, Ebu Garib’te, Afganistan Hapishaneleri’nde, Rus işkencehanlerinde hapis ve zulm edilen kardeşlerimizden bir farkı olduğunu ima dahi etmek, çocukluk değilse çılgınlıktır, safsata değilse tefrikadır!

O zaman “O eyleme giderim ama bu eyleme gitmem” seçkinciliği(!) Tevhidi düşüncenin ve Nebevi metodun neresinden alınmıştır?

...Ve İzzet Şahin diğer yanıyla da, davaların göz bebeğinin , Kudüs’ün işgalcisi terör şebekesinin elinde rehindir ve bu esaret, şehadete gönüllü binlerce kişinin gemilerle Gazze’ye transferinin hemen bir ay evvelinde başlatılmıştır!

Bu, siyonistlerce düzenlenmiş stratejik bir rehin alma operasyonudur!

Görmeyecek miyiz?

Dar pencerelerden bakmayı ve sığ yorumlar yapmayı tevhidî ve takvalı mı sanacağız?

Ve gelelim işin en kritik noktalarından birisine...

Ey Türkiye Cumhuriyeti Devleti!

Uzun zamandır bildiğimiz ve inşaallah yakında mücessem ve muşahhas delillendireceğimiz olayları şimdilik sadece soruyorum:

1-İstanbul’da, havalimanında, dış hatlarda, Telaviv uçaklarının kalkacağı alanda iki metrelik boylarıyla, güneş gözlükleriyle, takım elbiseli ve kulaklıklı eşgalleriyle polis gibi gezen, ve şüphelendikleri şahıslara kimlik sorgusu yapabilen, kendilerine karşı gelenleri, kimlik göstermek istemeyenleri, velhasılı kelam, arzu ettiklerini havalimanının hemen içindeki sorgu odalarına götürerek kapalı kapılar ardında psikolojik işkence teknikleriyle sorgulayan MOSSAD ajanlarının varlığından habersiz misiniz?

Oysa şikayet olduğunda emniyet güçleriniz olay yerine gelerek bu MOSSAD ajanlarını dışarı çıkarmakta ve onlar da profesyonelce davranarak havalimanı dışına çıkmakta, daha sonra ‘nöbet değişimi yaparak’ tekrar gelmekteler...

2-İstanbul Etiler başta olmak üzere, Yahudi iş adamlarının ikametgahlarının yoğun olduğu bölgelerde siyah film çekilmiş araçlarıyla gezen, tavanlarına kadar en yüksek teknolojilerin döşendiği koltuklarında ‘telefon dinleme’ ve ‘telefon görüşmelerini engelleme’ işlerini dahi yapabilen, sözünü etttiğim iş adamları giriş-çıkış yapacakları zaman ‘yakın veya uzak koruma modu’na geçerek ağzına kadar UZİ dolu araçlarıyla ‘hedeflerinin güvenliğini’ sağlayan bu şahıslar kimlerdir?

Yıllardır Emniyet Teşkilatı’na zorluk çıkaran bu durum bertaraf edilmiş midir?

3-Daha iki hafta önce, bir parkta oturan 3 gazeteciye kimlik sormaya kalkan  2’si MOSSAD ajanı İsrail vatandaşı ve birisi Türk kimlikli İsrail konsolosluk yetkilileri hakkında ne gibi işlem yapılmıştır?

Velhasılı kelam, İzzet Şahin üniversite öğrencisi  ve yardım kuruluşu üyesi iken İsrail’de esir alınabilirken, bu sorularını yönelttiğim filmlerin başrol oyuncuları halen serbest ise bunun izahı nedir?

Eğer öyleyse bu, İzzet’li bir duruş mudur?

Ey Türkiye Cumhuriyeti Devleti!

‘Stratejik Derinlik’ sahibi politikalarınızın taraflı-tarafsız milyonlarca insan tarafından nasıl tasvib edildiğini iyi biliyorsunuz!

Tırnak içinde ifade ettiğimiz formu önce kitabına başlık ve şimdi de Dışişleri’nin izlediği yola manifesto kılan Ahmet Davudoğlu’nun nasıl sevildiğini de...

Ancak kulağımıza gelen bazı dedikodular var...

İHH’ya, Gazze’ye gidecek gemiler ve bu gemilere alınacak kişilerin sınırlandırılması konusunda bazı baskı veya tavsiyelerinizin(!) olduğuna dair...

İzzet Şahin’in serbest bırakılması ile ilgili uluslarası araneda ‘tembellik’ gösterildiğine dair...

Tabi şaibe, dedikodu falan bunlar...

Ama eğer doğruysa, hatırlatırım:

Öyle tavsiyeler vardır ki sahibini tavsiye’den tasviye’ye götürebilir...

İzzet Şahin, Türkiye’nin İzzeti’idir!

Ve Türkiye’nin İzzeti şimdi rehin!

Sizden, bu durumu düzeltmeye dair, İsrail’e nota ve ultimatom verilmesinden ilişkilerin kesilmesine kadar bir dizi sürecin işletilmesini, tüm sloganvari protestoların üzerinde, onurlu bir dış politika manzumesinin parçası bağlamında ‘olmazsa olmaz’ bir tavır babından benimsemeniz isteniyor!

Üstelik, elinizde, yukarıda sıraladığım türden ve halen süregelen ‘Türkiye Cuhuriyeti Devleti’nin hükümranlık ve bağımsızlık haklarını hiçe sayan onlarca küstah Siyonist faaliyet listesinin, Emniyet Arşivleri’nde olması gibi bir avantaj” da varken durumun gereği neyse onu yapar mısınız!

Not: 11 Mayıs Salı 12:30’da Taksim-Galatasaray Lisesi önünde yapılacak basın açıklamasını tekrar hatırlatırım...

Fatih Tezcan

fatihtezcan@hotmail.com

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI