bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Koç

 Tarih: 22-01-2016 06:15:00
Fatih Tezcan


Ölümünün üzerinden 24 saat geçmemiş biri için bu yazıyı yazmak kadar bana ters ve ağır gelen birşey yok, bunu da ilk kez yapıyorum ama mecbur kaldım çünkü hem bazı Kemalistler’de azgınlık hem kendini muhafazakar olarak tanımlayan bazı yazarlarda kendini şaşırmışlık var ve bir sadeliğe ihtiyacımız var.

Mustafa Koç dün sabah geçirdiği kalp krizi sonrası Beykoz Devlet Hastanesi ve kendi sahibi olduğu Amerikan Hastanesi’ndeki müdahalelere ragmen kurtarılamadı ve öldü.

Türkiye gibi 1 asırdır politik, sosyal, ekonomik ve kültürel binlerce travmanın yaşandığı ülkelerde ölüm gibi en sıradan hayat dönemeçleri bile tartışmalı geçer.

Hele rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun deyimiyle hafızası 4-6 ay olan bir halka, birilerinin gözüne girmek için katiline methiyeler düzen yazarlar, akademilisyenler ve entellektüeller de eklenirse, ortalık bazen karışabilir.

Mustafa Koç’un ölümünün ardından bir benzerine şahit olduk, oluyoruz ve korkarım olacağız da…

Koç’un daha ölüm haberi gelmeden attığım twitte “Korkmayın! Sizin ettiğinizi size etmeyeceğiz. Ölülerimize yaptığınız hakaretleri yapmayacağız. İftiraları atmayacağız. Uydurma haberleri yapmayacağız. Size çamur, bize edeb yaraşır.” dedim.

Büyük suçmuş bu, haberim yoktu.

Meğer muhatap Gezizekalı kitle gibi arkadan sövmek,sanki CNN, BBC ve major global kanallarda Koç’un viagra’dan öldüğüne dair haberler varmışçasına montaj resimler hazırlamak falan gerekiyormuş…

Bilmedik, görmedik böyle şeyler, anlamıyoruz, kendimize yakıştıramıyoruz…

Biz fikrimizi alıyoruz elimize ve onunla çatışıyoruz, onunla savaşıyoruz, onunla sevişiyoruz, onunla yaşıyoruz.

Yine öyle oldu ve diğer bir twitimde de “İşbirlikçi Koç gibi bir komprador ölmüş ne ölmemiş ne. Biz bu topraklardaki işgali kökünden, tamamen ve ilelebed bitirmek için çalışıyoruz.” dedim.

Aman ya Rabbi…

O da ne!
Ölmüş anamdan beşikteki bebeğime kadar küfürler, hakaretler, ama nasıl, sanki babaları ölmüş de cenazesini basmışlar!

Veya ne bileyim, sanki Medine’de vefat eden Hasan Karakaya’ya yaptıkları şerefsiliklerin binde birini yapmışız…

Olamaz böyle birşey…

Ne demişiz?

İşgalcilerin işbirlikçisi ve komprador.

Nedir bu sözümüzün mahiyeti, çok kısaca izah edelim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her vesileyle sevgi, saygı ve hürmetini gösterdiği Devrimci Üstad Nuri Pakdil’in eşsiz ifadesiyle “1923 bir Yabancılaşma Hareketi’dir!”

Geçmişini silmekle yetinmeyip ona sövmeyi mecbur kılan bir rejim…
Kur’an-ı Kerim’e Atatürk Suresi sokmaya kalkan bir kafa…
“Türk’ün Peygamberi Atatürk’tür!” sözünü kullanırken haya etmeyen bir güruh…

Hülasa, bu toprakların çocuklarına Uğur Mumcu’nun meşhur özetindeki melezliği aşılayan bir işbirlikçi işgal rejimi…

Bu işgalin mahiyeti buraya sığmaz, gerek ekranlarda gerekse de seminerlerimde anlattım, anlatıyorum ve anlatacağım.


Peki Mustafa Koç’un konuyla ilgisi ne?

Bir, soyadı Koç’tur.
İki, Gezi Darbesi’nin Divan Kurulu’nun sahibidir!

Bu ne demek?

Dilerseniz bunun ne demek olduğunu biz değil de Koç Ailesi’nin her sene gazete ilanlarıyla andığı ve “O olmasaydı olmazdık” dediği Kemal Atatürk versin:
Kazım Karabekir Paşa anlatıyor, bira şişesiyle Başbakanlık basan ergenler kolay anlasın diye sadeleştirerek aktarıyorum:


10 Temmuz 1923 Ankara istasyonundaki özel kalem binasında Parti tüzüğünü görüştükten sonra, Gazi ile yalnız kalarak sohbete başlamıştık.

“Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkumdurlar” dediler. Kendisini hilafet ve saltanat makamına layık gören ve bu hususlarda girişimlerde de bulunan, din ve namus lehinde türlü sözler söyleyen ve hatta hutbe okuyan, benim kapalı yerlerde baş açıklığımla latife eden, fes ve kalpak yerine kumaş başlık teklifimi hoş görmeyen Mustafa Kemal Paşa, benim hayretle baktığımı görünce, şu açıklamayı yapt:

“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkumdurlar! Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için önce din ve namus anlayışınıkaldırmalıyız. Partiyi bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz!“

Kaynak: Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası/İsmet Bozbağ ve Atatürk – Karabekir, Uğur Mumcu.

Neymiş?

Koç Grubu, Türkiye’de din ve namus gibi kavramları kaldırrak yapılacak siyasetin belkemiği olacak CHP’yi kuvvetlendirmek üzere bizzat rejim tarafından zenginleştirilen bir şebekeymiş.

Kim söylüyor?

Rejimin kurucusu Mustafa Kemal.

Konu ne?

Mustafa Koç.

Neden bizim işgalci, işbirlikçi ve komprador dememiz bu kadar yadırgandı, anlamadım. Bu zaten değişik versiyonlarıyla 1 sıra yakındır bu ailenin övündüğü bir profil. Dahası bu ailenin servetini ve bu servetin korumasını borçlu olduğu profil. Üstelik ben bunu vefatının daha birinci saatinde seri bir saldırıyla değil ‘Ölümüne sevinecek değiliz, mücadelemiz şahıslarla oyalanmaktan çok daha büyük ve esaslıdır!’ melalindeki sözümle söyledim.

Anlayamayanlar veya gözlerine inanamayanlar için daha da açık yazabilirim:

Kemalizm, Emperyalizm’in Anadolu’ya sıkıştırdğı Türkiye ahalisini uzaktan işgalinin ideolojik komutanlığıdır.

CHP, Emperyalizm’in Türkiye’deki işgalinin politik temsilcisi ve sözcüsüdür.

Koç Grubu, ABD ve İngiltere’nin Türkiye’de kurduğu/anlaştığı bu işgal rejiminin hem kurucu sponsoru hem de ve belki daha da önemlisi politik alanı denetleyen bekçisidir. 

Hiç laf kalabalığına gerek yok!

28 Şubat döneminde ve yüzde 99’u müslüman ülkede Rahmi Koç adlı bir şahıs çıkıp alenen insanlık suçu işleyerek “Ben fabrikamda sakallı çalıştırmam!” diyebiliyorsa ve başörtüsüne karşı yürütülen savaşta en büyük destekçilerden biri oluyorsa, bu dediklerimizin ispatı ve özetidir.

Hepsini geçtik.

Gezi’ye geldik.

Bu ülkenin seçilmiş hükümetini devirmeyi amaçlayan Gezi Darbe Girişimi’nde Koç’un sponsorluğunu bilmeyen var mı?

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ölmüş annesine yaşayan eşine söven ahlaksız militanları bizzat verdiği emirle Divan Oteli’nde ağırlayan Mustafa Koç değil miydi?

Erdoğan bundan dolayı haftalarca randevu için yalvaran Mustafa Koç’a en sonunda Barzani vesilesiyle gelmesini işaret etmiş ve ancak o şartla görüşerek hayatının en büyük dersini vermemiş miydi?

(Neden Barzani, bunu FETÖ’nün İsrail İmamı diye bilinen Süleyman Hamit Müftügil’e sorun, o anlatsın…)

Şimdi biz sadece ufacık bir eleştiri yaptığımızda neden Gezizekalılar’ın anamızın mezarına kadar sövdüğü anlaşılıyor mu?

Ümmetin ve Türkiye’nin umudu Erdoğan’ı devirmek için en güvendikleri sponsor öldü ve biz bunu öyle 2-3 senelik değil 100 senelik bir geri okumayla izah ve ispat ediyoruz!

*******

Buraya kadarı Kemalist azgınlığın deşifresi ve cevabıydı.

Şimdi bir de kendine muhafazakar diyen bazı isimlerin şaşırmışlığına gelelim…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mustafa Koç’un ardından yaptığı üzüntü paylaşımına ve rahmet okumasına bakan kim varsa, hemen bu minvalde konuşmaya ve yazmaya başladılar.

Şuna kesinlikle inanın ki Erdoğan –olmaz ama farzı misal- “Diktatörlüğün bekçilerinden biri vefat etmiştir” deseydi ve hatta hiçbir şey demeyip sadece sussaydı, bu arkadaşları siz derin bir sükut veya biraz cesurlarınıysa bize yakın deşifreler, didiklemeler içinde bulacaktınız.

Medyanın ve münevverlerimizin bu hali beni mahvediyor.

Bu gözler bugün “Koç ailesi senelerce siyaseti yönlendirmiştir. Bu, demokratik haklarıdır.” diye bir cümle okudu yahu! Ve bunu yazan da bir müslüman!

Adamın cebinden parasını alıp bir aileye vermişler, sonra o aileyle bu adamın dinine namusuna saldırmışlar, adam hala “bu demokratik hakkıdır” diyor.

Şaka gibi!

Yahu Müslüman!

Biraz dik dur!

Kinin, dinin için olsun!

Muhataplarının dini olmadığı için kinleri de yüzeysel, delilsiz ve çamur gibi… Ama sen öyle olamazsın…

Sevdiğin adam rahmet okudu diye 5 dakikada 100 senelik zulümleri, yahu hadi geçtik geçmiş zulümleri, bugün bile seçilmiş iktidarı alt etmek için fırsat bekleyen akbaba holdingleri bağrına basamazsın!

O bir Cumhurbaşkanı!

Üstelik kalp krizinden önce Mustafa Koç’un bu dünyada görüştüğü en son devlet yekilisi!

Hatırlatayım:

Mustafa Koç akşam 20:00 sularında Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesinden çıkıyor, uçağına atlayıp İstanbul’a geçiyor ve sabah uyandığında yani 07:00 sularında kalp krizi geçiriyor, 11:30 gibi de vefat ediyor.

Bu meyanda vicdanıyla meşhur bir adam Recep Tayyip Erdoğan ne diyecek?

Bu meyanda tüm ülkenin ekonomisinden sorumlu Erdoğan ne diyecek?

Cumhurbaşkanı Erdoğan son derece doğru bir noktada durmuştur.

Ama bizdeki göz önünde isimlerin anlamadığı birşey var:

Kendiniz olun!

Erdoğan’cıklar olmaya çalışmayın çünkü çapınız yetmez!
Erdoğan’ın gözüne girmek için onu destekleyenlere bile saldıracak duruma geldiniz ki, cemaziyelevvelinizi bilenler var, kuytu fasıllarda ne konuştuğunuzu, Reis için neler dediğinizi, hangi fırsatları kolladığınızı, 1 Kasım’da yüzde 49.5 alınmasa hangi partilere evirleceğinizi bilenler var, hangi FETÖ’cü fonlardan geçindiğinizi hangi FETÖ’cü holdinglerle gizli reklam anlaşmalarınız olduğunu bilenler var, rezil olursunuz, yapmayın!

Kişisel mevzuat bir yana kurumsal durum da sıkıntılı…

Tüm gün Koç Özel yayını yapan medyaya AK parti tabanından tepki yağıyor!

Açın sosyal medyayı bakın biraz!

İnsanlar hiçbirşeyi unutmak istemiyorlar!

Ve bunca şehitler, gaziler varken bir iş adamının ölümüne şimdilik saatlerce ve görünen o ki günlerce özel yayınlarla, yaslarla, matemlerle yaklaşılmasına son derece öfkeliler ve haklı olarak tepki veriyorlar.

Yapmayın!

Bacak arasında namahrem kadınlarla poz veren her dönemin adamı liboş tiplerin amorf telkinlerinden etkilenip müslüman memlektte ‘din ve namus telakkisi’ne karşı halkın parasıyla servet sahibi edilip görevlendirilmiş, memlekette daha 2 sene önce darbeye kalkışmış aktörler için Anti-Ebuzerizm kokulu boyunuzu fersah fersah aşan konulara girmeyin!

Ömrümde hiçbir ölüme sevinmedim.

Kaddafi zalimdi, sevinmedim.
Saddam Hüseyin zalimdi, sevinmedim.
Hüsnü Mübarek ölsün, sevinmem.
Esed ölsün, sevinmem.
Fethullah Gülen ölsün, sevinmem.

Çünkü bizim mücedelemiz asla kişilerle değildir, sistemlerledir.

Bizim işimiz kuklalarla değil, kuklacılarladır!

Çünkü biz şu kanalda çıkıp konuşalım, şu gazetede köşe yazalım, şu bakanlıkta iş bağlayalım da yolumuzu bulalım diye bakmayız hayata!

Bizi kendinizle karıştırmayın!

Bizim çok köklü bir inanç sistemimiz var, üstüne titrediğimiz, gözümüzün bebeği gibi gördüğümüz gençlik var, yeni nesil var ve bunlara doğru ve erdemli birşeyler anlatma, aktarma durumumuz var.

Zalimin ardından asla methiyeler düzülmez.

Vakarla ailesinin üzüntüsünün bitmesi beklenir, varsa söylenecek söz söylenir.

Bize bu vakar ve sessizlik için bile fırsat vermeden söven Kemalistler’e ve aklınca ortayolculuk yapıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözüne girmek için Katiline Aşık olanlara kızgınlığım işte tam bundan...

Biz düşmanımızın ölümüne sevinmeyecek kadar asiliz!
Ama siz, biraz dünya menfaati için Katilinize methiyeler düzüp dostunuza çakacak kadar acizsiniz!


Not:

Mustafa Koç'a hakaret etmediğim halde şahsıma ve hattâ aileme sövenlerden alacağım tazminatı Koç Grubu’nun 50 senedir önünde barikat kurduğu 'Yerli Araba' projesi için kullanması amacıyla yine Koç Holding'e bağışlayacağım. Liberal ekonomi'ye bir katkımız olsun...


Fatih Tezcan
twitter.com/fatihtezcan
 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI