bursa escort -
escort bursa -
bayan escort -
escort bayan
bursa escort -
escort bursa -
bayan escort -
escort bayan
Şahidim; Bunun Adı Kurtuluş Savaşı
Tarih: 29-08-2012 21:24:06
TÜRKİYE SINIRI'NDAKİ MÜLTECİLER
Reyhanlı'daki gecemizde insanlık dramının şahitleriyle görüştük ve ABD'den gelen bir aktivistin anlatımıyla, kadınlar ve çocuklardan oluşan binlerce Suriyeli mültecinin yardımına İHH yetişmişti; dramı yaşayan bu gözü yaşlı aktivistin "O gece anneler ağlıyordu ama bebekler toktu, o dağda sadece Allah ve İHH vardı." sözlerini not ettik.
Reyhanlı'da görüştüğüm vakıf yetkilisi, hoşgörülerini bir türlü İHH ismine gösteremeyenleri utandıracak bir tevazu ile, mültecileri aç bırakmadıklarını ve devletten önce orada olduklarını anlattı, İHH ve Mustafa Bey'e hususen teşekkür edilmeli, Türkiye sınırındaki o soğuk dağda "Kimse Yok mu?" diye soran binlerce insanın tesellisi olmuştur.
YİNE YENİDEN SURİYE
Gaziantep, Hatay ve Reyhanlı'da geçirdiğim 1 haftadan sonra, 27 Ağustos'ta 3.kez olmak üzere Suriye'ye girdim. Türk Askeri'ne verilen ateş etme yetkisi, konuşulan bir durum zira 2 direnişçi 'dur ihtarı'nı anlayamadığı veya uymadığı için bacaklarından vurulmuştu.
İlk gece Tel Rıfat'taydık ve Haleb'teki direnişi yöneten en büyük grup olan Liva el Tevhid (Tevhid Sancağı) komutanı Abdulkadir Salah ile, 6 ay sonra yine görüşme imkanı bulduk.
2000 bin kişilik minik ordusuyla Beşar Esad'ın dev ordusuna Haleb'in yüzünü unutturan bu adam, dertliydi. Ebu Cuma ve Ebu Tevfik ile birlikte soruları yanıtladı, döndüğümde yayınlayabilmeyi umuyorum.
SEYF EL DEVLE'DEYİZ; İŞGAL ORDUSU VURUYOR
Suriye Devrimi'nin silmî/barışçıl döneminde, Ağustos-2011 başlarında ilk kez ülkeye girmiş, Hama'nın nasıl vurulduğunu, Cebel-i Zaviye ve Maaratul Numan'daki devlet terörünü izlemiştim.
Bundan 7 ay sonra, Mart-2012 başındaki gidişimdeyse şimdi Haleb'i elinde tutan Liva el Tevhid/Tevhid Sancağı Birliği'nin öncü kuruluşu olan Mücahidun-u Şimal/Kuzey Mücahitleri'nin kuruluş toplantısında bulunmuş ve İdlib'teki direnişi görüntülemiştim.
An itibariyle ise Seyf el Devle'deyim ve artık sadece çatışmadan söz etmek yanlış olur, bu bir savaş. Haleb'te çatışmaların yoğunlaştığı yerlerin başındaki bu yerde durumun ne olduğunun kolay anlaşılması için, 2.Dünya Savaşı filmlerini seyretmek veya hatırlamak yeterli, bombalama sıklığı neyse burada da o yaşanıyor.
Bir işgal ordusu nasıl vurursa, Esad o güçte ve sıklıkta vuruyor ve Suriye Halkı'nın bağrından çıkadığı ateş yürekliler Kurtuluş Savaşı'nı yaşıyor.
Bir çok anlatımda bulunulabilir, bir çok farklı açıdan görülebilir ama bütün yönleriyle birlikte değerlendirildiğinde, Suriye'de yaşanan bir Kurtuluş Savaşı'dır, üçüncü kez ve yakînen şahidiyiz.
Hava sahası kapatılmadıkça her gün gelen 200'e yakın şehid haberleri asla duramaz, çatışmalar Özgür Ordu adına kahramanca ama hava unsurlarının ısrarlı vuruşları, elle tutulur bir sonuca ulaşmayı imkansız kılıyor.
Bugün cephedeydim ve buraya gelmeden bu delikanlıların ne gibi işlere imza attığını videolarla falan anlamak, anlatmak komik kalıyor. Karşıdan tank ateşi yiyorlar, tepeden uçaklar vuruyor ve korku'nun k'si yok, geri çekilmek yok!
İnternet için bir saat mesafe gitmek zorunda kaldık ve görüyorum ki çıktığımız yer nasıl vuruluyorsa burası da öyle vuruluyor, bir kaç sokak ileride yine bir yer vuruldu, medreseymiş, artık normal karşılanıyor. Esnaf ve yerli halk bu havadan yağan Esad Depremleri'ne çok öfkeliler ama ellerinden bir şey gelmiyor.
Bugünkü çatışmada biz bomba yerken, komşu penceredeki Muhammed isimli bir direnişçi başından Kanas'la vuruldu, küçük bir Bis'e benzeyen arabayla kornalar eşliğinde hastaneciğe götürülürken son hırıltıları duyuluyordu.
Devrimci bir Muhammed daha Diktatörlük kurşunlarıyla hayatından edildi...
BEŞAR ESAD DEPREMİ
Seyf El Devle'deki içinde tankın da olduğu sıcak çatışma haberini almadan önce Selahaddin'e de girip çıkma fırsatı da bulduk. Halep Sokakları'nı merak edenler için; 7.4'lük depremde Sakarya ve Kocaeli'de olanlar hemen anlayabilirler; caddelerde aynı koku, halkta benzer korku ve evlerde aynı yıkılmışlık... Toplanamayan çöplere, elektrik olmadığı için bozulan binlerce buzdolabının kokusunu ekleyin, koku o, yürümekte zorlanıyorsunuz. Pek tabii ki, evlerin yüzde doksanı boşaltılmış. Siz yıkılan evleri görüntülerken yine aynı iğrenç şey oluyor ve size "Bu evde 14 şu evde 20 insan öldü" deniliyor...
İğrenç olan, insan'ın istatistiğin, sayıların konusu ediliverilmesi; kim bu insanlar, adları ne, hayat hikayeleri ne haldeyken bir ıslıkla gelen bomba bitirdi, ertesi güne dair planları neydi, neden izin verilmedi, bilmiyorsunuz...
Bomba düşen evdeki ölen 14 kişiden biri oluveriyorsunuz ve gazeteciler sizin nefessiz terk ettiğiniz evi fotoğraflarken, 2-3 milyon insanın gönül verdiği bir psikopatiyenin neden milyarlarca insan tarafından safdışı edilmediğini hesaplayacak hayat hakkına sahip olmuyorsunuz...
OLDUĞU GİBİ BIRAKILIP ÇIKILAN ON BİNLERCE EV
Büyük ısrarlarla çatışma bölgesinin dibine yani sokak çatışmalarının içine kadar girdik ve evlerin nasıl bir aceleyle boşaltıldığını görmek mümkün; çatışmayı yaşamak için üst katlara çıkmanız lazım, elbette evin içinden geçiyorsunuz ve ne zaman ki kaçan ev sahibinin pasaportunu masanın üstünde, çocuğunun biricik oyuncağını yatağında ve evin delikanlısının Kurtlar Vadisi merağını dolabının üstündeki resimlerde fark ediyorsunuz, işte o zaman dramı his ediyorsunuz.
MÜLTECİLERE TEPKİ VERMEK İÇİN HALEB'E KÖR OLMAK GEREK
Suriye'den gelen mültecilere olan özellikle Antakya'daki bazı kesimlerden gelen tepkinin nasıl bir insafsızlığa karşılık geldiğini, Halep'in halini görmeden anlamak zor.
Kadim ticaret şehri Haleb şu an 2 dakikada 1 bombanın düştüğü ve üstünüzden mermi vızıltısının eksik olmadığı bir hayalet şehir haline getirilmişken, Türkiye'de bazı kesimlerce dillendirilen "Suriye'de ne var ki?" sorusunun art niyetli olduğu apaçık.
Samandağı'nda 8.7 şiddetinde bi deprem olsa ne yaparlar, iyi düşünmeliler zira Suriye Halkı hürriyeti ve onuru için bu gazabı göze almış durumdayken, Esad acımadı.
Halep'e gelecek olursak, şehri 3 direniş grubu koruyor, bunlar Tevhid, Fetih ve Cephe Nusra. İlk ikisi çok kalabalık Suriyeli Müslümanlardan ve fakat Cephe Nusra ise az sayıda Çeçen, Afgan ve Türk Selefilerden oluşuyor. Cephe Nusra ile alakalı bizim de şahid olduğumuz bir takım sıkıntılar var ama şu an detaya girmek uygun görünmüyor.
Şunu net olarak söyleyebiliriz ki, Suriye Direnişi'nin El Kaide ve/veya Selefiler ile birlikte anılması ve hatta özdeşleştirilmesi, tamamen mezhepçi bir dezenformasyon amacı taşıyor.
Suriye Halkı'nın yüzde 10'undan ibaret bir kesimin ülkeyi temsil ihtirasını izlerken, aynı azınlığın Suriye Direnişi'nin yüzde 5'ini temsil eden bir grubu da direnişin temsilcisi gibi göstermesi, bu kampın ne tür zihin oyunlarıyla ayakta kaldığını göstermek adına ironik bir ipucu veriyor.
ÖZGÜR ORDU'NUN İHTİYACI: ISI GÜDÜMLÜ ROKETLER
Son olarak askerî duruma değinmek gerekirse, direnişçilerin uçak savarları az da olsa var ama fazla bir işe yaramıyor zira Esad'ın uçakları artık çok yukarıdan uçuyor. Ayrıca alçak uçan bir uçağı düşürmek için aynı anda 4-5 uçaksavarın havayı iri iri mermilerle doldurması gerekiyor ki, böyle bir fırsat genellikle yok. Kesinlikle gerekli olan şey Güdümlü Roketler.
Eğer Haleb'in ve diğer şehirlerin tutulması ve daha fazla insan ölmemesi isteniyorsa ya Özgür Ordu'nun ısıya odaklanan bu roketlere ulaşması sağlanır ya da hava sahası kapatılır. Aksi halde bu kanatlı katliam makinalarını susturmak imkansız ve seslerinin her duyuluşları Suriye insanlarının canlarına ve ancak afetlerde veya dünya savaşlarında görülebilecek bir yıkıma mal oluyor.
Yakında Türkmen Birlikleri'nin yanına geçmeyi planlıyoruz ama bir makale yazımı süresinde 40-50 bombanın düştüğü bir atmosferde ne derece planlanabiliyorsa, o kadar...
Fatih Tezcan
www.twitter.com/fatihtezcan
- BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
- BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
- BU AY ÇOK OKUNANLAR
- SON YORUMLANAN HABERLER
- SON YORUMLANAN VİDEOLAR
YUKARI