bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Başkanlık Sistemi Nereden Çıktı?

 Tarih: 14-04-2017 16:38:00
Fatih Tezcan

Başkanlık Sistemi nerden çıktı?
16 Nisan'da Ne için sandığa Gitmemiz Gerek?
Bahçeli neden Erdoğan’a Destek kararı aldı?
İkinci Darbe ihtimali var mı?
Varsa neden var?


Bu soruların aslında çok cevabı var gibi görünse de,
temelde tek cevabı vardı.
Ama o cevabı vermek içinde sine-i yar’e dokunmak gerekiyordu.
Sabırla bekledim.
Medyada benden başkası yapar mı bunu dedim.
Nafile beklemişim.
“Erdoğan’dan sonrası da var! Abdullah Gül ile Ahmet Davutoğlu ile neden şimdiden kötü olalım! Onların rüzgarı gelince oraya dönmeyeceğiz mi sanki!” diyen bazı goygoycu güllerden ses çıkmadı.

İş yine başa düştü, Allah yardım etsin.

Benim Şeytan Koalisyonu, bazı devlet büyüklerimizin ise İşgal Koalisyonu dediği mevzuyu, ilk kez 2013'te dillendirmiştim. Defaten de değindim.

27 Haziran 2013’te,
Henüz Gülen’in bu konuda dar dairede ne dediğini bilmediğim ama örgütünün tavırlarını çözdüğüm bir anda,
Gülen'i bilmem.Ama Gülenizm, Gül, Arınç ve AK Parti'den bir kaç ismin destekleyeceği bir CHP-MHP Koalisyon Planı için harekete geçti.Bu net. demiştim.

18 Ocak 2015’teyse konunun tam adını koymuştum:

Global Gladyo, F.Gülen'i 'AK Parti ve Erdoğan'sız Türkiye' için HDP-CHP-MHP-BBP-SP İttifakı'nın mimarı/operasyon şefi olarak görevlendirdi.


Dilerseniz imkansız görünen bu İşgal Koalisyonu nasıl adım adım tasarlandı ve uygulandı, tek tek anlatayım.

Tamamen kurgusal bir dizi işleme tabi tutuldu Türkiye. Amaçlanan şeyler Üst Akıl dediğimiz Küresel Diktatörlüğün uzun yol ajandasının sayfalarında yazılmıştı.

Misalen;
Gezi’de amaç: Toplumun birliğini sağlamış Tayyip Erdoğan sanki yasakçı biriymiş ve ona karşı kitlesel başkaldırı varmış imajı vermekti. Amaç sosyolojikti.

17-25 Aralık’ta amaç: AK Parti Hükümeti yolsuzlukla ayakta duruyormuş imajı vermekti. Amaç politik, sosyolojik ve ekonomikti.

30 Mart’ta amaç: Gezi ve 17-25 Aralık’ta saldırılan ve ‘kötülüğün objesi-açık hedef’ olarak tanımlanmaya çalışılan AK Parti’ye karşı ‘HDP ile de işbirliği yapılabileceği’ algısını oluşturmaktı.

10 Ağustos’ta amaç: PKK’dan Cumhurbaşkanı çıkar mı sorusu bile ‘sorulamaz’ bir soruyken ‘Tayyip Erdoğan’a karşı’ imajı çizilen Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanlığına aday gösterildi. Amaç Demirtaş için ‘algısal legalizasyon’ yapmaktı.

7 Haziran’da amaç: Azgın azınlık için Erdoğan’a karşı HDPKK ile işbirliği ikna olunabilir olmaktan çıkmış, şart olmuştu. HDP’yi aynı seçimde hem Türkiye partisi yapacak hem de Erdoğan’dan kurtulmak için tek çare kılacak denklem sandıktaydı. FETÖ+PKK+DHKPC+DAEŞ işbirliği önce siyasi arenaya sonra sandıkta halka indirildi. HDP barajı geçti, %40 oy alan AK Parti iktidarı kuramadı.

Haziran-2013’teki Gezi’nin,
Aralık 2013’teki FETÖ darbe saldırısının,
30 Mart 2014’teki taktiğin,
10 Ağustos 2014’teki PR’ın meyvesi,
7 Haziran 2015’te alındı.

6 haziran 2015’te
CHP-MHP-HDP 4 sene istiyor. Bu kamuflajdır. ABD-İsrail'in siparişi sadece 1 senedir. Türk Devleti'ni tekrar ele geçirmek için Sadece 1 sene!

Ve 7 haziran 2015’te
İktidar yalakası arayanlar CHP-MHP-HDP-FETÖ'ye baksınlar! Bunlar Dünya İktidarı'nın yalakasıdırlar! Biz Milletle ve CB Erdoğan'layız! Nokta.
demiştim.


7 Haziran sonrası beklediğimiz üzere kozmik-kriptolar devreye sokuldu.

Tam zamanıydı.

Denklemler:

AK Parti - CHP Koalisyonu olursa ekonomi kısa vadede şahlanır ama AK Parti tabanını kaybederdi. CHP için bu risk yoktu zira CHP seçmeni zaten Kılıçdaroğlu’na değil Anıtkabir’e oy veriyordu. Ak Parti’nin kemikleşmiş güven ve disiplinli  bir sevgi-saygı taşıyan tabanını sipariş CHP saldırılarıyla eritmek, süper olurdu.

Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi isimler bu koalisyonu istediklerini özel ve genel ortamlarda dile getirdiler. Tayyip Erdoğan’ın tek başına koyduğu takoz olmasaydı bu Washington-Londra-Tel Aviv projesi Koalisyonu engelleyecek hiçkimse yoktu.

Olmadı. Erdoğan oldurmadı.
Bu koalisyonu çok isteyen ve medyada alenen söyleyen Ahmet Davutoğlu buraya kadar zaten şüpheli şahıstı, bundan sonra tam anlamıyla Erdoğan tarafından gözaltına alındı.
Özellikle Dış politikada yaptığı ve ‘üst düzey akılla planlandığı anlaşılan zararlı faaliyetleri’ nedeniyle de yolu Ak Parti’den ayrıldı.

Diğer denklem:

Şeytan Koalisyonu: MHP-CHP-HDP

Küresel Egemenler’in Türkiye’yi işgal planlarının politik taşeronu bu koalisyon olacaktı.
Sırayla anlatalım.

CHP
Ülkedeki rejimi kuran partiydi. Kasetler yoluyla dizayn edildi. Deniz Baykal’ın evli kadınlarla ilişkisi kasetlenince Kemal Kılıçdaroğlu isimli şahıs şimdiye dek açıklanmayan bazı tehditler ve kasetler nedeniyle mecburen CHP’nin başına geçti, geçirildi.

Herkes Baykal’a kaset kumpası olduğunu sanarken Kılıçdaroğlu’na neler seyrettirildiğini kimse sorgulamadı bile ki bununla ilgili yazım
şuradadır.

CHP, Erdoğan’ın devrilmesine karşı istisnasız her plana hazır hale getirildi.

MHP
CHP’nin kurduğu ve halkın nefret ettiği Kemalizm’i dolaylı olarak korumak ve Komunizm’e karşı yine CHP’nin sekülerize ettiği halkı sokakta örgütlemek üzere kurulmuştu. Kemalizm’in salon partisi CHP ve sokak partisi MHP olacaktı. Ne ki önce Alpaslan Türkeş sonra Devlet Bahçeli’nin hamleleriyle ABD güdümünden büyük ölçüde çıktı.
Devlet Bahçeli HDP-PKK ile girilecek bir ‘İşgal Koalisyonu’nu kabul etmek şöyle dursun, savaş sebebi sayardı, mümkün değildi. Koray Aydın da İşgal Koalisyonu’nu reddetti.


MHP FETÖ’nün en rahat sızabildiği yerlerden biriydi.

Devlet Bahçeli’nin yerine Meral Akşener, Ümir Özdağ ve Sinan Ogan hazırlandı.
‘Kadın Hükümdarlar Çağı’nı başlatmak isteyen Emperyalist odaklar Meral Akşener’i istedi. Hem kadın hem kullanışlı hem de kafesliydi. Kafes’in nasıl hazırlandığına girmeyeceğim, gerekli yerde bilgisi var demekle yetineceğim. Meral Akşener HDP ile koalisyonu kabul etti.
Koalisyonu MHP seçmenine izah edecek söylem de belliydi: “Biz HDP ile değil CHP ile koalisyon yapıyoruz ve CHP ile muhatabız. Koalisyonun diğer paydaşının HDP olması bizim sorunumuz değildir. Millet böyle karar vermiştir ve Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için yani Devlet’in bekası için bu koalisyonun kurulması şart olmuştur.” denilecekti.

Devlet Bahçeli’ye sayısız ve çeşitli suikast girişimlerini Recep Tayyip Erdoğan önledi. Bahçeli konudan haberdardı, anbean bilgilendirildi.

HDP
PKK’nın sözcüsü olarak sahnedeydi. ABD’de FETÖ tarafından ABD’li güç odaklarıyla teması kuvvetlendirildi ve bunu FETÖ’cü Süleyman Hamit Müftügil açıkça itiraf etti. HDPKK için Türkiye’yi yönetecek koalisyonda olmak hayal bile değilken gerçek olacaktı. Demirtaş’a ABD’d everilen sözler, HDP’den istenilen şeylerin çok üstündeydi. HDP, çoktan tamamdı.
İşgal Koalisyonu’nun adı MHP-CHP-HDP olacaktı. MHP ile HDP’nin adı hiçbir yerde bir araya gelmeyecek, seks kasedi ürünü Kılıçdaroğlu bu 2 partinin arasında adeta ara bulucu tavrı üstlenecekti.

Şimdi buraya dikkat:

Türk Devleti’nin yerleşik rejiminin kurucu partisi CHP, Türk Devleti’ni bölecek ve çökertecek, Türk Milleti’ni felakete sürükleyecek bir İşgal Koalisyonu’nun kurucusu ve katalizatörü oluyordu.

Atatürk’ün Partisi CHP, PKK ile koalisyona girmekle kalmıyor, MHP’yi de bu denkleme sokarak Vatan’a İhanet’in Politik Tezahürü’nü gerçekleştirmek istiyordu.

MHP-CHP-HDP yani Akşener-Kılıçdaroğlu-Demirtaş Koalisyonu, Türkiye’nin sadece siyaseten değil, fiilen de işgal edileceği bir Emperyalist masa çalışmasıydı.

Buna göre;
FETÖ bir daha asla terör örgütü olarak nitelenmeyecekti.
Hapisteki tüm FETÖ’cüler serbest bırakılacaktı.
Fetullah Gülen Türkiye’ye dönecek ve sahiplerinin onun için uygun buldukları diğer bir deyişle tetikçiliğini en müsait şekilde yapabileceği konuma yerleştirilecekti.
F.Gülen’le ilgili sert eleştirilerde bulunan tüm siyasiler, yazarlar, gazeteciler ve kanaat önderleri tek tek asimetrik sebeplerle pasifize edileceklerdi.

Türkiye’nin güneyinde adı konulmamış bir Kürt devleti kurulacak ama başına önce bir Kürt geçirilmeyecek, böylelikle Akşener ülkücülerinin de gazı alınacaktı.

Türkiye’nin Suriye’deki bütün kazanımları ve girişimleri ivedilikle noktalanacak, Suriyeliler’in tamamı sonucun ne olacağına bakmadan Suriye’ye gönderilecek, Esed Rejimi ile sıkı bağlar kurulacaktı.

Türkiye’nin ve TSK’nın Irak’ta hiçbir faaliyeti kalmayacak, Irak ve Bağdat tamamen İran’a teslim edilecekti.
Güneydoğu’da özerklik sistemine geçilecekti.

AK Parti kadrolarının tamamı işten çıkarılacak, AK Parti’ye destek veren ne kadar medya, iş adamı, cemaat, tarikat, şirket, kişi, kurum, kuruluş, STK, dernek ve vakıf varsa hesap sorulacak, faaliyetleri bitirilecekti.

Zaten kararnameyle serbest bırakılan başörtüsü hakkında kanun yenilenecek ve sadece okulda değil kamuda da tekrar yasaklanacaktı.

AK Parti’nin içindeki kriptolara “Bu koalisyonda da bir hayır vardır, bekleyelim ne olacağını görelim” dedirtilecek, bu koalisyona karşı çıkanlara ‘marjinalizasyon’ uygulanacaktı.

Erdoğan yanlıları ülkede zamanla marjinalize edilip köşeye sıkıştırılacak ve “14 senenin hesabını vereceksiniz” denilerek suçluluk psikolojisine sokulacaktı.

PKK en kuvvetli ve rahat dönemini yaşayacak,
DHKPC AK Partili avına çıkacak,
FETÖ çatı örgüt olarak tüm devleti yeniden ele geçirecekti.

Devleti ele geçiren MHP-CHP-HDP Koalisyonu değil Washington-Londra-Tel Aviv Üçgeni olacaktı.

Recep Tayyip Erdoğan işte bu yüzden 7 Haziran’dan sonra CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘hükümeti kurma’ görevini vermedi.

Erdoğan işte bu sebepler ve fazlası nedeniyle MHP-CHP-HDP Koalisyonu’nu önledi.

Ama bu sırada başka birşey oldu.

1000 senelik Türk Devleti, Erdoğan’dan ibaret değildi.

Bu yazıda sizlere anlattığım İşgal Koalisyonu Projesi’ne kadar Başkanlık Sistemi’ni değerlendiren Türk Devleti’nin derin zihinleri, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi’nin gerekliliğini ve hatta devlet namına farziyetini kesin ve tavizsiz olarak idrak ettiler.

Emperyalizm, Türk topraklarını ‘siyasi valilik’ haline çevirecek senaryoda bütün aşamaları katetmiş, bütün piyonları yerlerine yerleştirmiş veya hazırlamıştı.

7 Haziran - 1 Kasım tarihleri arasında Türk Devleti’ni işgalden kurtaran Tayyip Erdoğan oldu.
1 Kasım 2015 seçimlerinde Türkiye'yi işgalden kurtaran Türk Milleti'nin bizatihi kendisi oldu.
15 Temmuz Darbe Girişimi, Erdoğan'a rağmen şüpheli bir ısrarla koalisyon isteyen Ahmet Davutoğlu gönderildikten 2 ay sonra oldu.
15 Temmuz, İşgal Koalisyonu'na bel bağlayan Küresel güçlerin bir cinnetidir.  

Şimdi 16 Nisan’da Başkanlık’ın neden şart olduğunu anladınız mı?

Şimdi Erdoğan’ın kendisinden sonra ne olacağı sorulduğunda neden “Ben önemli değilim, devlet önemli” dediğini izah edebildim mi?

Şimdi neden Erdoğan'ın "Atatürk olsa o da Evet derdi" dediği anlaşılır mı? Eksik bırakıyor Erdoğan, Atatürk olsa PKK'yı ve FETÖ'yü Türkiye'nin başına musallat edecek Kılıçdaroğlu idam ederdi. Atatürk olsa Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid eden CHP'yi o an orada elleriyle kapatırdı. 

Umuyorum 2.darbeye kesin gözüyle bakmamın ve bu konu hakkında tam 5 önemli yazı yazmamın, 16 Nisan sonrasında bu riski daha da kuvvetli görmemin nedenini anlatabilmişimdir.

Emperyalizm 'valilik' dediği Anadolu'yu kuklalarıyla ve koalisyonlarıyla yönetti ama 16 Nisan onların Anadolu Valiliği dedikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlık günüdür. Anlayabilene!

Bu arada, Erdoğan’dan sonrasını herkes gibi Türk Devleti’nin her birimindeki vatansever ak sakallılar da düşünüyor.

Ama hiçbir ölümlünün hayatı veya ölümü, Türk Devleti’nin proje koalisyonlarla ele geçirilmesinden önemli değil.

Her sistem gibi Başkanlık Sistemi’nin de eksik ve yanlışları olacaktır, bunda kimsenin şüphesi yok ve bunların millet ve devlet lehine düzeltileceği de biliniyor.

Erdoğan’dan sonra gül gibi adamların seçilip bazı yabancı başkentlere verdikleri taahhüdleri ifa etmek isteyecekleri ve devlete karşı çok soft ve adı konulmamış bir intifada başlatacakları da biliniyor ama buna karşı şimdiden risk analiz çalışılıyor, sistemin suiastimaline karşı bazı önlemler alınıyor.

Ve fakat herşeyden önemlisi;

Devlet Ebed Müddet ideasına iman edenler,
yani ‘Türk Devletsiz Kalmaz’ diyenler,
Başkanlık Sistemi’nin ne için geldiğinden çok,
neye ve kimlere karşı geldiğiyle ilgileniyorlar.

Vatandaşların dine verdikleri değeri suistimal ederek Vatanı satmış bir sahtekarın,
Devletin imkanlarıyla devletini hançerlemiş bir şarlatanın,
Şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmiş bir hainin organize edeceği suni oluşumların korkusuyla yaşayamaz Türkiye…

İşte tam da bundan dolayı,
Verdiği oyun nasıl bir Devletçi duruş

Ve Devrimci Hamle olduğunu bilerek,
Ağırlığını tartarak,
Sorumluluğunu yüklenerek,
Takibini yaparak,

Ama gönül rahatlığıyla,
İç Huzuruyla,
Gülerek,


EVET!


Fatih Tezcan
twitter.com/fatihtezcan


Bize Destek Olur musunuz?

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI