bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Suriyeli Mücahidlerin Türkiye'den Bu 7 Soruya Cevap ve Silah Talebi!

 Tarih: 17-03-2012 00:12:00
Fatih Tezcan


Suriye’'de 15 Mart 2011'’de başlayan devrim’in, Türkiye’'de bulduğu yankılar, inişli çıkışlı bir grafik izledi.

Önceleri halkın ve devletin verdiği ‘"Ne oluyor orada? Halka bi’ yanlış mı var?! Hama’'yı iki’letmeyiz!’" türünden sert tepkiler, aslanlığı masum halkına söken bir dengesiz rejimin psikopat politikaları karşısında ‘dur bakalım, daha ne kadar daha öldürecek…’ gibi bir tribün molasına evrildi.
Ne zaman ki Esedizm ‘günde 20’'den fazla öldürmeyin, fazla tepki gelmesin’ talimatını 100’'e çıkarttı, tepkiler de nispeten arttı.

Genelde “şu gün, şu saatte şurada toplanıyoruz” türünden duyurularla haberdar olan birkaç on kişi, o gün o saatte o yerde toplanır, “"Katil Esat Suriye’den Defol"” veya “"Suriye Halkı Yalnız Değildir”" gibi klişeler, aynı kişilerin yaptığı aynı tip konuşmaların arasında haykırılır ve dağılınır oldu.

Ha, bir de her eylemin sonunda Suriyeli birkaç gencin Esed aleyhindeki Arapça marşları, şarkıları vardır ki ona Arapça bilmeyenler pek fazla alaka göstermez.

Bu eylemler birkaç saat sonra yine aynı internet sitelerinde gösterilir ve yine aynı tv kanallarında ise aynı şekilde ‘yok’ hükmündedir.

Malum, medyatik zihinde ‘İslamcılar ve diğerleri’ şeklinde bir bölünme varken, hele de Suriye için yapılan tekdüze eylemlerin ekrana getirilmesi, mevzu bahis bile değildir.
Tabanı kaybetmeme ve hatta diri tutmayı amaçlayan bu “var mı var” türünden eylemleri, ‘Suriye Halkı’ mevzu bahis olmasa eleştirmezdim bile ama sadece Allah’'tan ve Türkiye’'den yardım bekleyen milyonlar söz konusu olduğunda, bu çileli devrim sürecinin içindeki insanların binlercesiyle bir araya gelmiş, oturmuş, kalkmış, çatışmaya yürümüş, ölülerini görüntülemiş, komutanlarını, hocalarını ve liderlerini dinlemiş bir ‘şahid’ olarak, her ne kadar bazı megalomanlarca ‘haddini aşmak’ olarak etiketleneceğini bilsem de, hem tenkid hem de tavsiyede bulunma mecburiyetini hissettim.

Zira gördüğümüz kadarıyla yine aynı eylem geleneği sürdürülüyor ve herhangi bir değişiklik de ufukta görünmüyor.
Oysa açıkçası, bu kez durum Suriye'’de farklı bir vehamette ilerliyor ve bu gidişatla doğru orantıda bir cesarete ihtiyacımız var.

Tayyip Erdoğan’'ın ve Ahmed Davutoğlu’'nun o birkaç günde bir yineledikleri sert çıkışlarının dâhi, günbegün çaresizlik içinde ölen Suriye Devrimcileri’nin nazarında zerre-i miskal bir ehemmiyeti kalmamışken, milyonluk şehirlerdeki 20-30 kişilik iyi niyetli eylemlerimizin, elektriğin geldiği birkaç saat içerisinde ekrana bakan mazlum komşularımızın nezdinde bir anlam ifade edeceğini sanıyorsak, bu isabetli bir zan olmaz….
Yok öyle bir şey….

Suriyeliler, Türkiye Halkı’nın nüfusunu da, Devletin nüfuzunu da gayet iyi biliyorlar ve görülen lüzum üzerine tertiplenen cılız eylemler, verilen mecburi demeçler, hiçbir sinedeki yaraya merhem olmuyor...

Türkiye Sınırı’ndan Suriye’'ye girdiğiniz ilk kilometreden, tâ Lübnan Sınırı’na kadar, ağzınızdan her ‘Türkiye’ çıktığında göreceğiniz tepki, size sorulacak sualler birebir aynıdır, tek tek aynen sayıyorum:

1- Türkiye bize neden silah vermiyor? Biz artık söz değil silah istiyoruz! Üstelik bedava da değil parasıyla istiyoruz!

2- Eskiden kaçakçılar silah satardı, artık onlar da satmıyor, bunda Türkiye'’nin rolü olduğu söyleniyor? Erdoğan'’ın dahli var mı?

3- Şu şu karakoldaki şu şu askerler bize gelen silahları yakalattılar ve getirenleri mahkemeye de verdiler ama neden Erdoğan bu 2-3 asker için bir şey yapmıyor?

4- Türkiye ‘Hazar Tayran’ (Suriye Hava Sahasının Uçuşa Kapanması) Uygulaması da mı yapamaz?

5- Türkiye zamanında Irak’'ta yaptığı "Tampon Bölge"’yi şimdi neden Suriye’ye çok görüyor? Çocuklarımız öldürülüyor, kadınlara dokunuyorlar, Özgür Ordu da zor durumda, şimdi yapmazsa ne zaman yapacak?

6- Hani Erdoğan "“2.Hama'’ya İzin Vermeyeceğiz”" demişti, ne oldu? Suriye’'nin heryeri Hama oldu, Erdoğan nerede, Türkiye nerede?

7- Silah bulmak için şu şu şu yolları izlersek Türkiye bundan mutlu olur mu sanıyor? Biz sabrımızın sonuna geldik ve bazı şeylere mecbur bırakılıyoruz. Türkiye ya şimdi yardım eder ya da sonra bir faydası olmaz.

Bunları ben bir kez yazıyorum ama inanın bunlar bana devrim sırasındaki ikinci Suriye ziyaretimde, belki 20 toplantıda ve yemekte, yüzlerce kişi tarafından soruldu, söylendi….
Rusya’'nın Doğalgaz kartından, İran’'ın Örgüt bağlantısına, Hakan Fidan'’ın ifadesi meselesinden MİT’teki kaosa, İran-BAAS Lobisi'’nin Türkiye’'deki çamurcu faaliyetlerinden BAAS yanlısı Kemalist Propagandalar’a kadar anlatmadığım mevzu, dökmediğim dil kalmadı ama ‘Uksum Billahil Aziym’ Suriye'’nin ateşten gömlek giydirilmiş evlatları teskin olmuyorlar, olamıyorlar.

Anlıyorlar, anlamıyor değiller, bazı işler sandıkları kadar kolay değil ama sözün bittiği her anda “"Kardeşlikten öte ne var?”" dercesine dudaklarına düşürdükleri o acı tebessümler, insanın yüreğini kavuruyor….

İşte benim Türkiye’'de yapılacak eylemleri düzenleyenlere tavsiyem, 3 başlığı gündemlerine almalarıdır.

Suriye Halkı’na ve Özgür Ordu’ya destek temalı eylemler düzenleyecek olanlar,

1- TÜRKİYE HALKI ÖZGÜR SURİYE ORDUSU’NUN SİLAHLANDIRILMASINI İSTİYOR!

2- SURİYE SINIRINDA ‘EMİN MINTIKA’ OLUŞTURULSUN!

3- SURİYE HAVA SAHASI UÇUŞA KAPATILSIN!


sözlerinin yazılacağı en büyük boy pankartları, Türkçe, İngilizce ve özellikle Arapça olmak üzere 3 dilde hazırlar ve başta TBMM önü olmak üzere, binlerce kişinin katılacağı gösterilerde en önlerde açarlarsa, evet, bu Türkiye Devleti, Suriye Halkı ve hatta dünya kamuoyu için bir eylem’dir.

Hükümet tabii ki böyle bir eylem konseptini istemeyecektir.

Oysa Suriye'ye silah gitmiyor, Suriyeliler ölüyor ve AK Parti için işin kötüsü, onlar bu resmin çoktandır ve fazlasıyla idrakindeler!...

Erdoğan'a tepki, bazı yaralılar Türkiye'ye gönderilebildiği için samimi sohbetlerin dışına fazla çıkamıyor ama eğer Özgür Suriye Ordusu, her gün bebeklerin doğrandığı bu zamanda, gelmeyen bu yardımlara rağmen bir başarı sağlarsa, Hükümet'in bundan sonrasında Suriye Halkı ile irtibatını tekrar sağlaması, çok uzak bir ihtimal gibi görünüyor...

Erdoğan "Biz Suriye Halkı'nın dediğine bakarız!" demişti ya...

Bu çok güzel ama diğer yandan çok net bilmeli ki Suriye'de Halk "Eş Şab Yurid Teslih Ceyşi Hür" yani “Halk Özgür Ordu’nun silahlandırılmasını istiyor” diyor...
Şimdi, ‘iktidar nasıl istiyorsa öyle eylem’ yapmak veya
‘Kaatil Eeesed Suuuriye’deen Deeefol!’ lümpenliğinde oyalanmak isteyenler varsa, orasını bilemem….

Ama BAAS’ın vurduğu Suriye Halkı’nın bu mustazafça taleplerine kulak kabartmak ve bunu Türkiye’de gündem yapmak, eylemlerde bunları haykırmak isteyen varsa, bize düşen sadece bu şahidliktir….


Ve’l hasıl-ı kelam, ‘Teslih Ceyşi Hür/Özgür Ordu'’nun silahlandırılması, Mıntıkayı Âmini/Tampon Bölge oluşturulması ve Hazar Tayran/BAAS Hava Sahası’nın Kapatılması’ taleplerinin yanı sıra “Adem Özköse ve Hamit Coşkun'’un Acilen ve Sapasağlam Geri Verilmesi” için yapılacak net, onurlu ve talepkâr eylemlerin dışında kalanlar, gözünü kurşundan esirgemeyen Suriye insanlarının gözünde, maalesef bir göz boyamadan öteye gidemeyecektir…
 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI