bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

Türkiye Baası’nda Kim Kimdir? -veya- O Kafayı Kim Kesti?

 Tarih: 13-08-2012 13:38:34
Fatih Tezcan

Suriye'de Esad Rejimi ne kadar gerilerse, Türkiye'de Özgür Ordu'ya ait olduğu iddia edilen vahşet haber ve videolarının bir o kadar artmasını bekliyorduk. Kafa kesme, çocuk öldürme ve hatta tecavüz haberlerinin verileceğini düşünüyorduk ve beklediğimiz gibi oldu, ilkini gördük.

Sözüm ona, Özgür Suriye Ordusu’ndan birileri bir Katliamcının başını kesiyor. Görüntülerde kim kimdir, kesinlikle belli değil ama olsun; propaganda faaliyetinin dünyaca ünlü ustası BAAS'ın Türkiye şubeleri durmuyor.

1. Bu vahşete imza atanlar Özgür Suriye Ordusu'ndan değil.

Az önce tekrar görüştüğüm iki Özgür Ordu Komutanı’nın ikisi birden, çok kesin bir dille bu iftirayı reddetti.

Aslında rahatsız etmeye de gerek yoktu zira bakın Radikal Gazetesi’nden Serkan Ocak, Halep’te şahid olduğu bir durumu
“Halep ordaysa muhabirler de orada” başlıklı haberinde nasıl aktarmaktadır:

“Halep’e ulaşana kadar Suriye ordusuna ait iki askeri birliğin önünden geçtik. Bunu da bizi götüren şoförün “Burada fotoğraf makinelerini saklayın” uyarısından sonra öğrendik.

Buradaki birliklerdeki askerler sıkışmış.

Halep’te yanına gittiğimiz Türkmenler tarafından oluşturulan Fatih Sultan Mehmet Birliği’nin komutanı Muhammed Süleyman, “Onlar bize kurşun sıkmadıkça biz ateş açmayız. Kaçıp gitmelerini bekliyoruz. Bizim o birlikleri almamız 1 saat sürer. Ancak çok asker ölür. Amacımız askerleri öldürmek değil. Fırsat bulduklarında kaçıyorlar zaten” diyor.

Şimdi bu İnkılab İnsanları için Terörist deniliyor ve algı operasyonları yapılarak, adları vahşetle birlikte anılmaya çalışılıyorlar. Yani yine devrimcilerin Savaş Ahlakı’nı bilmeyenler ve bilmezden gelenler için sazan avı başlatıldığını izliyoruz. Hatırlatmam gerekirse, Halep’te BAAS polislerini kurşuna dizenlerin bu polislerle ‘şahsi meseleleri’ olan bir aşiretin üyeleri olduğu bizzat Özgür Ordu yönetimi tarafından açıklandı ve olay reddedildi.

50 senedir tek suçu ‘her yerde muhalif konuşmak’ olan insanlara sulu-kuru -elektrikli –askılı, yapmadık işkence türü bırakmayan yekpare ve dikta bir rejimin, birkaç yerdeki münferit hadiseyi Özgür Ordu’ya mal etmeye çalışmasını anlayabiliriz ve fakat bu rejimi birilerinin Türkiye’de neden bu derece şüphe çeken bir hararetle savunduğunu artık görmeliyiz. Hatırlarsanız buradaki Mehmet Yuva Dosyası’nda çok şeyi resim ve bağlantılarıyla açıklamıştım.

2. Ülke Tv'de Ersoy Dede’nin konuğu olarak katıldığım programda Suriye'de 1 değil 2 El Kaide olduğunu, henüz Türkiye’de dillendirildiğini duymadığım sağlam bir istihbarata dayanarak anlatmıştım.


Buna göre zaten sivillere saldırıları ve eylemleri eleştirilen El Kaide'ye karşılık, ondan daha da kontrolsüz ve rejimin propagandasına uygun eylemler yapmak üzere Sahte El Kaide timleri Esad eliyle Suriye'ye getirilmiştir. O programdaki açıklamamızı hatırlayanlar, seyredecekleri hiçbirşeye şaşırmazlar. Kendi helikopteriyle kendi havaalanına ‘El Kaide’ görünümlü Pakistan İstihbarat Unsurları getirip sonra da “Teröristler Suriye’de!” diye bağıran bir rejimin garabetini, izah etmiştim.

Sosyal Medya’da ışık hızıyla paylaşılan ve Özgür Ordu’ya mal edilen vahşi videoların bunların eliyle çektirilmiş olması, yüksek ihtimal dâhilindedir.

İktidara gelmek ve kalmak için Golan Tepeleri gibi stratejik önemi haiz ülke topraklarını İsrail’e veren ve almak için taş bile atmayan bir rejimin, çeşitli nedenlerden dolayı Kara Liste'ye aldığı elemanlarını, getirdiği timler eliyle vahşice cezalandırarak bir de ‘Tasvir tasvir!’ diyerek kaydettirmesi ve sonra da "Suriye'de Terör Var! Vatandaşların Kafalarını Kesiyorlar!" tezviratıyla yayınlatması, beklenebilir bir psikopatiyedir.

3. Şimdi içimize dönelim.

Daha önce de çok kez anlattım ama kısa bir özeti yinelemeliyiz.

BAAS'ın Türkiye’deki propaganda uzantılarını izliyoruz:

a. Arap/Türk Alevilerinden ve Nusayrilerden bir grup Mezhep fanatiği ve bunların arasından olup örtülü mezhepçilik yapan bazı büyük Haber Kanalları’nın Dış Haber Müdürleri…
b. Kemalistler. Özellikle Türkiye’de BAAS Darbesi modeli bir darbeyi gerçekleştirmek isteyen kanat ve tabii ki bir akbaba’dan daha az şüphe çekmeyen CHP.
c. İran’ın (Şia’nın değil İran’ın) medya, sosyal medya ve yazın dünyasına sızdırılmış etki ajanları.
d. Din’e ve Erbakan’a hürmetkârmış gibi yaparak Saadet Partisi’nin içine sızdırılmış Ulusalcı grup ve/veya Banu Avar grubu.
e. Ulusal Tv- Aydınlık Grubu – Perinçek Medyası.
f. Oda Tv'den sonra Anti-Kapitalist Müslümanlar'ın arasına karışmaya çalışan ve istenilen şöhreti sağlayamayacağı anlayınca Aydınlık'a geçirilen ve kendini 'Aydın Müslüman' olarak pazarlamaya çalışan klik ve çevresi.
g. Mülk Meselesi’ni dile getirmesiyle bilinen ve kendini kanal kanal ‘Anti Kapitalist Devrimci Müslüman’ olarak pazarlamaya çalışıp Ateistler’in bile Cennete gireceğini iddia edecek denli genişlerken, nedense Mahlouf ve Şaliş ve Esed isimli 3 Kapitalist Aile’nin 50 senedir Suriye’yi hortumlamasına ve Emperyalizm’in hatrı için Siyonist Emperyalizm’e taş bile atmamasına 1 harf söylemek şöyle dursun, Suriye Devrimi’ni ‘proje’, direnişçileriyse ‘kukla’ olarak karalayan grup.
h. Sosyalistler.  En azından bir kısmıdır. Grup Yorum’un ‘Anti-Emperyalist Kahramanımız’ diyerek sahiplenmesine kadar giden tezatlar yumağı ve ‘Sosyalist tutarlılık’ kendini SoL olarak lanse eden gerçekte Emperyalizm’in tersten okuması olan lobilerde kendini göstermektedir.
Bu klikler ve lobi elemanları, akla hayale gelmeyecek bu vahşi haber ve videolarla Suriye Devrimi'ni karalamaya çalışmışlardır ve çalışacaklardır.

Esasen 50 senedir sürdürülen BAAS Propagandası'nın, BAAS için Nükleer Güç'ten daha önemli olduğunu bilenler, işi hemen çözerler.

BAAS'ı BAAS yapan 3 sacayağı vardır:

1. İstihbarat

Taksici, bakkal, öğretmen ve hatta muhalif bir ailenin evladıysanız sizinle zamanında en yakın arkadaş olan insan dâhil istihbarat ağı hayal edilemeyecek kadar geniştir ve Devlet'e an'lık bilgi verilir. Suriye'de El Muhaberat, İran'da Savama 'ispiyonculuğu ibadet olarak ezberletmiş' örneklerdir ve Suudi Arabistan ve Ürdün'de de durum, bundan farklı değildir.

2. Propaganda

Dünyada, Muhalif bir kişiyi veya hareketi pasifize etmek veya bitirmek için ne kadar yöntem varsa, hepsi ve fazlası, Kapalı Rejim dediğimiz ve Türkiye'de şaşılacak bir küstahlıkla son 1 senedir savunulduğunu gördüğümüz Diktatörlüklerde uygulanır.

Siz Muhalifseniz sizden daha Muhalif arkadaşınız hırsızlıktan yakalanır ve ikinizin resimleri yayınlanır ve siz ancak o zaman Rejim'in sizi bitirmek için adam sızdırdığını anlarsınız.

Siz Muhalifseniz sizin ailenize yardım yapılır, size gülünür ve sonra başka birisine yaptırılan eylem size mal edilerek "Nankörlüğe Şahid Olun!" denilir.


Siz Muhalifseniz hiçbir fikrinize cevap verilmez ama öz kız kardeşinizle sokakta yürürken çekilmiş resim gösterilerek, "Ahlaksız adam! Eşini bu kadınla Aldatıyor!" denilir. Muhalif bir Medya da olmadığı için insanların gözünde bitirilirsiniz.

Siz Muhalifseniz bir örgüt operasyonu sırasında alınır ve sadece 1 gece sonra serbest bırakılırsınız.
Ertesi günü 'Rejim'in Gazetesinde' resminiz ve isminiz olabilir:

"Muhaliflerden Falan Filan, bütün bildiklerini anlatarak örgütün çökmesine yardımcı oldu! Serbest bırakılan Filan'ın, örgüt tarafından infaz edilmesinden endişe ediliyor!"

3. Demir Yumruk

İstihbarata takılan ve anti-propagandayla susturulamayan seslerin, demir yumruklarla pasifize edilmesidir. Mahkemesiz girdiği hapisten çıktığında çocuklarını 30 yaşında bulanlar, işkencehaneler, ifade etmekten çekindiğim türlü katliam türleri, sıradan bir Suriye insanıyla konuştuğunuzda size hemen ve saatlerce ağlayarak anlatacağı türden sıradanlıktadır BAAS Rejimi’nde.

Hem komşudan hem tepemizden sayısız örnek verebilirim zira malum, biz de Kapalı bir Rejim'de büyüdük.

Türkiye'deki İzmir Suikastı’nı okumuşsunuzdur.
Buna göre aslında hiç olmayan bir sukiasttan ötürü ‘ölmesi gereken insanlar’ darağacında asıldılar, sürüldüler.  Takrir-i Sükûn yasası dediğimiz Diktatörlük Sansürü de bu olaydan sonra konuldu.
Bu ülkede bir mahkeme kararı olmaksızın bir gecede tam 22 gazete birden kapatıldı!
O suikastın aslında hiç vuku bulmadığına ve kurgu olduğuna dair hiç kimse ve asla bir şey söyleyemedi. Söyleyecek medya bir şafak vaktinde susturuldu.

Oysa Selanikli Cavit Bey, yargılandığı ve az sonra idam kararı alacağı mahkeme salonunda yaptığı son konuşmada şunları söylüyordu:

"Mustafa Kemal benim çocukluk arkadaşımdır! Onun canına kast edecek bu işle benim alakam olmadığını gayet iyi bilir ama anlaşıldığı kadarıyla şahsıma atılan bu iftira, memleketi idare edemeyenlerin bir senaryosudur."

Dikkatinizi çekerim ki bunları söyleyen adam, İttihat ve Terakki’nin kurucularındandır, Damat Ferit tarafından gıyabında idama mahkûm edilmiş, Avrupa’ya kaçmış, döndüğünde Maliye Bakanı olmuş bir Selanikli ve nazik bir insandır. Tanıyanlar, onun eleştirilerinin bile kısa ve etkisiz olduğunu söylerlerdi.

Asıldığı takdirde bankacılık ve sarraf çevrelerinin tepki göstereceği kendisine söylendiğinde, asılmasını ısrarla isteyen Mustafa Kemal’in cevabı

-“Bir asın bakalım, ne olacak…” şeklinde olacaktı.

“Biz millliyetperveriz. İstemeyiz ki memleketimizde yapılacak bütün teşebbüsler ecnebiler tarafından yapılsın ve misafir olalım. Hayır!...”diyen bir Maliye Bakanı’nı bir Devlet Reisi neden ortalıktan eksiltmek isterse, Suriye’de rejim yıkıldığında göreceğiniz BAAS-İsrail ve BAAS-Emperyalizm ilişkilerini anlatan belgeler de işte ondan yazılmıştır!...

Vel hâsıl,
Dünyanın en uysal maliye bakanının, çocukluk arkadaşına yol ortasında ateş ederek suikast yapacağını ve Cumhuriyet’e kast edeceğini uydurmaktan çekinmeyen bir rejimde büyüdük biz…
Çağdaşlığı dilinden düşürmeyenlerin, ‘köpek maması ithalatı’ iddiası ile yetinmeyip ‘bir artistten bebeği oldu’ diyerek seçilmiş ilk Başbakan’ı astıkları rejimde büyüdük biz…

Alışkınız saf dışı operasyonlarına yani…

Ama gel gör ki şimdiyse, insanların gırtlağına kadar gömülerek işkenceyle öldürüldüğü ve 4 ay sonra İnternet’in bile kapatılacağı İran Rejimi’nin, ülkemizdeki Kemalist’lerle dost olduğu zamanlara geldik biz…

Kocalarının yerlerini söyleyemeyen kadınların çocukları gözlerinin önünde öldürüldü;
kadınlara türlü işkenceler edildi.

…Ve Hule’de yüzlerce kadın öldürüldüğünde Nusayri kadınları katliamı yapan ‘erkeklerini’ zılgıt ve alkışlarla karşılayarak ‘İLA HOMS!’ diye bağırıyorlardı, yani “Humus’a, Sıra Humus’ta!” diyorlardı.

Hama, Humus, Hule ve Tremse’de birkaç saatte binlerce sivilin satırlarla kesilmesine rağmen, bu katliamcıların saklandığı Nusayri köylerini basmak yerine “YA ŞEBAAAB! NAHNU İSLAM!” Yani “GENÇLER! BİZ İSLAM’IZ!” diyerek İntikam ateşini Sabır ve Salât Okyanusu’nda söndüren Özgür Suriye Ordusu’nun, şimdi kaldırımda insan kestiğini iddia edenlerin lobi faaliyetleri ve amaçları, iyi tespit edilmelidir.

Bir halkın 1.5 senedir onuruyla verdiği bir direnişi, bu tür iğrenç ve vahşi yalanlarla karalamaya çalışanların ahlak anlayışlarına şüphe ile bakmamız gerekir.
Koca bir halka iftira atanın, bir insana iftira atmaktan çekinmeyeceği çok açıktır, güvenemeyiz.

Dünyada Suriye’ye giden ilk gazeteci olarak söylüyorum ki,
Siz Özgür Suriye Ordusu’nun kafasını kesseniz bile böyle bir şey yapmaz.
Ama bu propagandayı yapanları iyi izlerseniz, binlerce vatan evladının boğazlarını İstiklal Mahkemeleri’nin darağaçlarında kestiklerini, ‘halk şapka takmıyor diye’ Hamidiye zırhlısı ile şehir bombalattıklarını(Rize) veya bizzat ve şu an İran’da taşlayarak insan katlettiklerini tesbit edebilirsiniz.

Kimin hangi rolü oynadığına “PKK değil Anti-Türkiye Cephesi Vuruyor!” başlıklı bir önceki yazımda değinmiştim ama İrancılarla Atatürkçüleri aynı anda aynı videoyu aynı manşetlerle paylaşırken görünce, dayanamadım, hatırlatma ihtiyacı duydum.

Bir devrimi temiz kılan şey, devrilenlerin günahları değil, devirenlerin sabırlarıdır ve Suriye Direnişçileri'nin büyük kısmı, bunu çok iyi biliyor...
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI