bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - escort bursa - bayan escort - escort bayan

bursa escort - bursa escort - bursa escort - escort bursa - escort bursa -
izmit escort şişli escort istanbul escort anadolu yakası escort bayan
Bugun...
SON DAKİKA

SİYONİST KOLTUKTAN KEMALİST ORDUYA SELAM!

 Tarih: 30-11--0001 00:00:00
Fatih Tezcan

 

 

 

 

 

Birlikte ‘İsrail’e gittiğinde kendini evinde hissetmeyen”  ve “Türkiye’deki laiklikte ısrarcı olmayan generaller’den  “Türkiye isterse kavga da ederiz diyen İsrailli diplomatlara” kadar uzanan çok boyutlu bir okuma yapalım…

Şunu net ifade edelim ki ‘Siyonistlerin ucuz sandalye tiyatrosu gibi görünen mizansenlerinin krizden fırsat çıkarmaya yönelik planlı bir siyaset olabileceğini’ düşünüyorum!

israil-gazete.jpg

 

Ehud Barak 17 Ocak Pazar günü Türkiye’de olacak ve İsrail’in arzuladığı, Heron uçakları da dâhil pek çok konunun görüşüleceği ama en önemlisi ‘gerilen Türkiye-İsrail ilişkileri’nin tamirine dair teati ve tavsiyelerin konuşulacağı bir atmosfer oluşması…

Tam da böyle bir ziyaret öncesinde bu ‘alçak sandalye krizi’ nedir?

Ucuz bir Yahudi pazarlığı…

Kriz, tehlike ve fırsattan müteşekkil bir durumdur. Çince’de dahi aynen böyle yazıldığını öğreniyoruz.

‘Alçak Sandalye Mizanseni’nin mimarı Ayalon, İsrail’de ‘kötü polis Liebermann’ın veliahtı olarak gösterilen bir isimdi…

‘İsimdi’ diyoruz zira bu mizansen’in bu ismin İsrail’de diplomatik kariyerini noktalamasa dahi felç ettiği yazılıp çiziliyor.

‘İsrail’in alî menfaatleri için’ edilmiş bir siyasi bir intihar eyleminden mi söz ediyoruz yoksa bu sıradan bir kumar mıydı, zaman gösterecek…

Ama İsrail’in fazla mesai ürünü özür mektubunun arka sayfa notunda “Özür dileyelim mi dilemeyelim mi? Çok düşündük ama hadi diliyoruz bak! Sevildiğinizi bilin!” yazdığını okumak için sayfayı çevirmek gerekmiyor…

Bu arada, Hürriyet, akşam gelen özür mektubunu internet sayfasında adeta havai fişekli bir coşkuyla geçerken, İsrail’in ‘devlet ilanı’na dünyada en fazla karşı çıkan ülkelerden birisi olan Türkiye’de İsrail yanlısı bir medya organı olmasına karar veren Siyonizm’in ‘tavsiyesi ile’ kurulduğunu hatırlatmak ister gibidir…

 

İsrail terör çetesinin doğum günü 14 Mayıs 1948 iken, Hürriyet 1 Mayıs’ta bayilerdeydi, hatırlatırım…

Neyse ki, İsrail’in Hürriyeti’nin sonuna az kaldı gibi görünüyor…

*****

Mısır’ın yaşattığı travmaya rağmen Gazze Konvoyu’nun zaferinin olumlu etkileri Türkiye kamuoyunun üzerindeyken Ehud Barak’ın askeri ve ekonomik veçhesinden çok stratejik derinliği ağır basan Heron İhalesi’ni kapatması imkânsıza yakındı ve umarım öyledir de…

Yalnız tüm perspektifimiz Siyonist İşgal gücünün suni bir kriz neticesinde hayal ettiği fırsatı keşfetmekten mi ibaret olmalı?

Yok canım, daha menüde neler var!...

*****

Bakın Mossad’a bağlı bir karı-kocanın yönetiminde bulunan DEBKAfile’da çıkan o müthiş makalede ne inciler var:

“İsrailli liderler, Türkiye\'nin artık Batı karşıtı radikaller Ahmedinejad, Esad ve Chavez\'e doğru koştuğu ve İsrail ile dostluğunu muhafaza etmeyeceğini kabul edemiyorlar.
Eğer kafalarını kuma gömmeyip bu gerçeği kabullenselerdi, bu hafta yaşanan gereksiz diplomatik hamle de gerçekleşmezdi.”

Nasıl da komik değil mi?

Gayet net: “Bizimle iş tutmazsanız sıfatınız ‘batı karşıtı radikaller’ ile anılır.”

 ‘Ya bizimle dost olursunuz ya da Amerika’ya vurdururuz’ cümlesine ramak kalmış ama ‘lafın tamamı ahmağa söylenir’ atasözümüzü hatırlatan bir incelikle yazılıyor izlenimi verilmiş…

Bu ne ki…

“Kudüs\'ün Türkiye hakkındaki bu yanılsamasını ABD de paylaşıyor. Obama yönetimi de Erdoğan rejiminin Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail\'i içeren Batı yanlısı bloktan ayrıldığını ve İran, Lübnan Hizbullah\'ı ve Hamas\'ı içeren "Kuzey İslam Birliği"ne geçtiğini kabul etmiyor.”

Mossad’ın makalesinden çıkarılacak ikinci ders ilkiyle paraleldir: “Türkiye teröristleşiyor!”

Bunları okurken Türkiye Medyası’ndaki bazı odakların son yıllardaki ‘Aman, Filistin hissiliği yaparken İsrail’i kaybetmeyelim, adamı fena yaparlar” içerikli haber dillerini hatırlıyor musunuz?

Yaşasın Hürriyet!.. Ama kimlere?...

*****

“11 Ocak\'ta Lübnan Devlet Başkanı Saad Hariri Ankara\'ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Yanında Hizbullahlı Tarım Bakanı Hüseyin El-Hac da vardı. Resmi hedef tarım alanında bir anlaşmanın imzalanması olsa da, bu vesile ile Erdoğan hükümeti Hizbullah\'ın terörist bir grup değil, Lübnan\'da baş siyasi aktörlerden biri olduğunu göstermiş oldu.

Ankara yeni yönelişini Filistin\'e Yol Açık konvoyuna verdiği destek ile de göstermiş oldu. Delegasyonda uluslararası yardım görevlilerinden çok hükümetleri tarafından yönlendirilmiş Türk gönüllüler vardı.”

Hizbullah ve Hamas terörist örgüttür tabi, olmaz mı, zaten kim ki Batı totemine yan bakıyordur, o demokrasinin firarî mürididir!

Bu ifadeler, demokrasinin, ‘kalabalıklara koyunluklarını onaylatma sanatı’ olduğu şu dünyada, ‘çobanlaşan halkların bitirilmesi gereğinin’ itirafıdır.

Elinizde yeterli miktarda koyunu uyutacak kadar iyi ninni söyleyebilen bir de medya ağınız varsa ve herhangi bir ahlaki değerden nasiplenmiş değilseniz neden istediğinize terörist demeyesiniz ki?

Artık Vahşi Batı’da bile İsrail çetesinin kendisini ‘Batı’nın çöldeki gülü’ gibi görmesine gülünüyor ama Siyonist şebeke ısrarla bikinili kızlarının ve clubber boy’larının görüntülerini dünyanın çok seyredilen müzik kanallarına servis etmesiyle ‘batılı olabileceğini’ sanıyor!…

İHH Gönüllülerine ise, ‘herhangi bir hükümetin yönlendirmesiyle yol haritası çizdiklerini’ söylemekten büyük iftira olur mu, bilmiyorum…

İcab ettiğini düşünülürse cevaplanacaktır ama şahsen İHH’nın bu çeteyi muhatap alacağını sanmıyorum…

*****

Esas şimdi sıkı durun, bakın Türkiye’yi Terörist gibi lanse etmeye çalışmanın da hatta o ‘yüksek koltuk’ sevadısının da gerçek sebebi neymiş?

“…artık Türk ordusu İsrail\'de kendini evinde gibi hisseden generaller tarafından yönetilmiyor. Generaller Erdoğan\'ın İslamî dalgasının önünde duramadılar ve anayasasının verdiği ülkenin laik karakterini koruma görevini sürdürmek konusunda da ısrarlı olmadılar."

Meğer o sandalyede oturanların sıkıntısı neymiş?

‘Laik Karın Ağrıları’ olduğu için yüksekte oturup gülmemek ile şifa buluyorlarmış…

Meğer o sandalyeden selam gönderilenler kimlermiş?

Anayasanın verdiği ülkenin laik karakterini koruma görevini sürdürmek konusunda ısrarlı olmayan ve kendisini İsrail’de olduğunda kendisini evinde gibi hissedemeyen komutanlaraymış…

 

Mesaj neymiş?

“Biz Tayyib’in adamına ne yapıyoruz iyi bakın ve benzerini yapmak yolunda cesur olun!

ABD olmasa da biz yanınızdayız!”

Şimdi neden Türkiye Cumhuriyeti’nin olaya Cumhurbaşkanı, Başbakan ve TBMM Başkanı düzeyinde müdahale ederek İsrail’i ‘eşşşşek gibi özür dilemeye’ mecbur ve mahkûm bıraktıklarını daha kolay anlayabiliyoruz…

Siyonist işgal örgütü, ‘özür dilemenin de erdem olduğu’ tatminine sığınacak zavallı halkının haberi olmayan bir perişanlık içerisindedir ve Erdoğan Hareketi’ne bir kez daha boyun eğmiştir.

Şimdi bunun faturasını ABD’nin değişen bölge politikasına bağlaması veya Türkiye’nin dünya kamuoyu nazarında marjinalleştirilmesine çalışması gayet doğaldır.

Tabi aynı anda Erdoğan’ın Rusya devlet başkanı Putin ile nükleer işbirliği ve vizelerin karşılıklı kaldırılması konularında anlaştığını, Ahmed Davudoğlu gibi bir beynin adım atmadığı herhangi bir dünya ülkesi kalmadığını hatırlarsak İsrail’in ölüm öncesi bunaklık belirtileri gösterdiğini fark edebiliriz…

Çaresizlikleri had safhadadır.

Mesela İsrailli yazar Zvi Bar’el ilginç bir noktayı tavzih ediyor…

“Özür diliyoruz ama faydası yok, Türk kamuoyu bu aşağılamaya hazır değildir ve kabullenmeyecektir” diyen yazar, üç turizm istatistiği ile acz’lerine işaret etmekte:

“Türkiye’ye turizm ambargosu uyguladık ama zaten Türkiye’ye yılda gelen turist sayısı 26 milyon kişi! Bizden giden 500 bin kişinin bir şey olduğunu düşünsek dahi Suudi Arabistan’dan gelen turist sayısında % 226 ve İran’dan gelen turist sayısında ise % 88 artış patlaması oldu!”

Tezatları öyle çok, kafaları öyle karışık ve çaresizlikleri öyle açık ki…

Son bir örnek ile konuyu bağlarsak,

Bir yandan 23.000 üyeli Türk Musevi Cemiyeti Başkanı Silviyo Ovadya’nın üyelerine ‘anti-semitik aşırılıklara karşı sakin olmaları’ çağrısından haberdar olurken,

Siyonist üst düzey diplomatik çevrelerin sesi olduğu bilinen Jerusalem Post gazetesinin yazarı Herb Keinon’un yine aynı çevrelere dayanarak yazdığı iddiaya baktığımızda İsrail’in Türkiye\'ye “Eğer kavga istiyorsanız, kavga ederiz." mesajı verdiğini öğreniyoruz!

 

 

Bu bir şeye cevap aslında… Neye mi?

Silahsız yüzlerce sivilin yaralanarak ama yara yara Mısır’ı geçerek Gazze’ye girmesine!

Neye mi?

Kemalizm’in kibir ve zulümde çok aktif ama başka her şeyde pasif diktatörlüğünden sıyrılmaya çalışan Türkiye’nin yeni iç ve dış politikasına, Gül’e, Erdoğan’a, Ahmed Davudoğlu’na, İHH’ya, Hakan Albayrak’a, bize, tüm Müslümanlara!

En somut bağlamda ise bu Siyonist çıldırmışlık belki de bu yazıya daha doğrusu bu yazıyı yazdıracak kadar değişen kafa yapımıza:

“İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, Gazze\'ye deniz yoluyla yardım ulaştırmak için hazırlıklara başladıklarını duyurdu.

Şimdi devlet bu projenin arkasında olduğunu duyurmalı, hatta bu projeyi bizzat kendisi ele almalı.

Birleşmiş Milletler\'e demeli ki:

“Gazze\'deki insanlık dramına seyirci kalmamız mümkün olmadığı ve İsrail yahut Mısır üzerinden Gazze\'ye ağlıklı bir şekilde yardım göndermek de mümkün görünmediği için, yardımlarımızı Gazze\'ye deniz yoluyla ve direkt olarak göndermeye karar verdik. Uluslararası topluluk, sadece yardım malzemeleri taşıdığımızdan emin olmak için, gemilerimizin yüklerini kontrol edebilir. Amacımız tamamen ve sadece insani. Buna rağmen gemilerimize bir taciz söz konusu olursa, bunu Türkiye Cumhuriyeti\'ne saldırı kabul ederiz.”

Bunları daha önce de yazmıştım. Ve eklemiştim:

Gazze\'ye gidecek yardım gemilerindeki heyetlerde başbakan ve bakanlar da -her ihtimale karşı- yer alabilirler.

İnsanlık namına, rest!”

Ey-vallah!..

Fatih Tezcan

fatihtezcan@hotmail.com

 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI